Fındık üreticisinin sorunları Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu ve CHP grubunun önerisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşındı.
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu, fındık üreticilerinin yaşadığı mağduriyeti Meclis gündemine taşıdı.
Fındıktan üreticinin üzerine düşen payı alamadığını belirten Selahattin Karaahmetoğlu, “Örneğin, bu yıl 1 kilo fındığın maliyet 5 lira 64 kuruş olmasına karşın fındık piyasası 5,5 liradan açılmıştır. İşlenmemiş tarımsal ürün ihracatımızın yaklaşık üçte 1’ini yalnızca fındıktan sağlamaktayız. Yani, ihracatta en çok döviz kazandıran ürün olması da fındık üreticisine, çiftçiye bir şey kazandırmadığını uygulamalardan göstermektedir.” dedi.
CHP Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun daha önceden fındık üreticisi ve sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu Meclis Araştırma Önergesi TBMM Genel Kurulu’nun dünkü oturumunda ele alındı. CHP grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere, ilk konuşmayı Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu yaptı. Selahattin Karaahmetoğlu fındık üreticisi ve sorunlarına ilişkin yaptığı konuşmada, şu ifadelere yer verdi:
“Ülkemizde 400 bine yakın aile, yaklaşık 2 milyon insanımız fındıkla geçinmekte ve fındıkla geçinen diğer aktörleri de kattığımızda bu sayı 8 milyona ulaşmaktadır. Türkiye’de yıllık ortalama 650 bin ton fındık üretilmektedir. Gene, bu üretimin yaklaşık 600 bin tonu ihraç edilmektedir. Bu da 100 milyar dolarlık bir ticaret hacmi demek. Fındık üreticisinin bu 100 milyar dolarlık hacim içindeki payı da ne yazık ki 1,3 milyar dolardır. Dünyada tekel olduğumuz üründen yeteri kadar para kazanamıyoruz. Hele fındık üreticileri bu paydan hakkına düşeni hiç alamıyorlar. Üretici bu kadar değerli olan ürününü maliyetine yakın ya da maliyetin altında satmaktadır. Örneğin, bu yıl 1 kilo fındığın maliyeti 5 lira 64 kuruş olmasına karşın fındık piyasası 5,5 liradan açılmıştır. İşlenmemiş tarımsal ürün ihracatımızın yaklaşık üçte 1’ini yalnızca fındıktan sağlamaktayız. Yani, ihracatta en çok döviz kazandıran ürün olması da fındık üreticisine, çiftçiye bir şey kazandırmadığını uygulamalardan göstermektedir. Türkiye fındıkta dünya tekeli durumundadır, dolayısıyla fiyatı istediği gibi belirleme olanağına sahiptir. Buna rağmen, dünya fındık fiyatlarının Türkiye’de değil de Avrupa’da alıcılarının oluşturduğu, özellikle Almanya, İtalya gibi ülkelerde belirlendiğini söylemek isterim. Fındıkta yaşanan tuhaflıklardan biri de dünyadaki fındığın yüzde 80’ini üreten, fındıkta tekel olan bir ülkenin üreticisinin bu üründen hak ettiği parayı kazanamamasıdır. Ancak, fındığın dünyaya pazarlanmasında aracıların ya da tüccarların memnuniyetsizliğini de anlamak güçtür çünkü üretici ve işçinin bir şey kazanmadığı fındıktan Avrupa kapitalizmi ve Türkiye’deki iş birlikçileri büyük kazanç sağlamaktadırlar. Ülkemizde Hamburg Borsalar Birliği’nin dünya fındık fiyatlarını belirlediği söylenip durulmaktadır. Türkiye’deki fındık ihracatçılarının fiyatı belirlediği, hatta mahsul çıkmadan altı ay önce fiyatın ihracatçıların keyfine göre belirlendiği uygulanan fındık stratejileri sonrası bir kez daha görülmüştür. Fındığa alternatif üretim olarak tanımlanan diğer tarım ürünleri çeşitleri aslında fındığın yerini tutamazlar ancak destek olabilirler. Fındıkçılıkla beraber ek olarak yapılacak uğraşılar olarak ancak bu şekilde değerlendirebilirler. Çünkü bizim çiftçimizin yüz, iki yüz yıldır gelenek hâline gelmiş olan fındık üreticiliğini bırakıp başka bir üretime yönelmesi hem pratikte de mümkün değildir hem de tüm boyutlarıyla değerlendirdiğimiz zaman bu olay rantabl da değildir.
“GİRESUN FINDIĞININ ALTARNATİFİ YOK”
Büyük oranda Ordu ve Giresun’da yetişen fındığın üretici açısından alternatifi de yoktur. Endüstrinin olmadığı, endüstriyel tarımın yapılmadığı Ordu ve Giresun köylüsü fındık üretmeye mecburdur. İklim ve arazi koşulları da başka bir ürün yetiştirmeye izin vermediği gibi, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde fındık üretiminin yapıldığı yaklaşık 350 bin hektarlık alanın en az 150 bin hektarı ekonomik ömrünü tamamlamıştır. Fındık ağaçları seksen, doksan, yüz yıllıktır ve verim vermemektedir. 1 dönüm araziden 70-80 kilogram fındık alınmaktadır. Bu fındık çok düşüktür. Dolayısıyla, fındığa destek vermemiz gerekir. Örneğin, 15 dönümlük arazisi olan bir fındık üreticisinin 5 dönümlük bir arazisindeki yaşlanmış fındık ocaklarını, dallarını, ağaçlarını sökmemiz gerekir ve bunun karşılığında dikim giderlerini ve o süre içinde yetişecek fındıktan alınan mahsulün bedeli üreticinin eline geçene kadar da yine devlet tarafından destek verilmelidir. Türkiye genelindeki diğer tarım ürünlerine göre oldukça küçük ölçekli aile tarımı olarak yapılan Ordu ve Giresun fındıkçılığı her geçen yıl sahibine daha az para kazandırmaktadır. Dünya fındığının en önemli, en kaliteli üretiminin yapıldığı Doğu Karadeniz’de rekolte yıldan yıla düşerken, üreticinin zaten yıllar geçtikçe düşen geliri, özellikle rekolte yüksekliği, ihracatta yaşanacak sıkıntılar bahane edilerek tümden yok edilmektedir. Bugün geldiğimiz noktada fındıkta rekolte, ihracat ve fiyat sorunu olmadığı ortaya çıkmıştır. Her yıl sözde rekolte tahmini yapılır, rekolte fazla diye propaganda yapılır ve her yıl fındık sezonu başlarken, Gürcistan’da, Azerbaycan’da, İtalya’da, İspanya’da fındığın çok olduğu, Amerikan bademinin fındığa alternatif olduğu iddialarıyla, fındık fiyatları fındık sermayedarları tarafından düşürülmeye çalışılır. Fındık ürününde hedef, dünya üretiminin yüzde 80’i değil yüzde 90’ı olmalıdır çünkü bugün, dünya fındık üretimi talebi 950 bin tonlara çıkmıştır. Uygulanan fındık stratejisiyle, fındık alıcısı olan Avrupa’da da büyük şirketleri, bir avuç fındık tüccarını, Yunan, İtalyan ve İspanyalı fındık üreticilerinin menfaatlerine peşkeş çekmememiz gerekmektedir. Fındık üreticisi eğitilerek dönüm başına daha fazla ürün alınacak bütün tedbirler alınmalıdır. Fındıktaki hastalıklar için fındık üreticileri gerekli şekilde eğitilmelidir. Fındık bahçelerinin bakımı konusunda üretici eğitilmeli ve kaliteli, randımanlı fındık yetiştirilmesi teşvik edilmelidir. Bölge ekonomisinin ayakta durması için fındık üreticisine destek verilip fındık ürününe dört elle sarılmak, ülke menfaatleri açısından da önem arz etmektedir. Dünyanın ve Türkiye’nin ağır bir ekonomik kriz içinde olduğu koşullarda tarım ve tarıma dayalı sanayiye ağırlık vermek, Türkiye için bir çıkış yolu olabilir. Karadeniz Fındık İhracatçıları Birliği’nin rakamlarıyla, 2011-2012 yılında 219 bin ton iç fındık ihraç ederek 1 milyar 819 milyon dolar döviz girdisi sağlayan Türkiye, 2012-2013’te yani bu yılda daha fazla, 301 bin ton iç fındık ihraç etmesine rağmen 1 milyar 750 milyon dolar döviz almıştır. Türkiye, geçen seneye göre 71 ton daha fazla fındık satarken ne yazık ki 69 milyon dolar daha az gelir sağlamıştır. Fındık, üreticisinden tüccarına, işçisinden aracısına kimsenin memnun olmadığı, bu yönüyle haksızlık ettiğimiz bir nimettir. Avrupa Birliği, Türkiye dışında fındık üreten ülkeleri, Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz’deki üreticileri destekleyen -bilerek ya da bilmeyerek- pozisyona düşmektedir. Fındık üreticisi bugün fındık sermayeleri karşısında tamamen güçsüz, güvencesiz, teminatsız bırakılmıştır. Onun için diyoruz ki FİSKOBİRLİK yeniden yapılandırılmalıdır ve güçlendirilmelidir. Özellikle Doğu Karadeniz’de ve Batı Karadeniz’de de lisanslı depoculuk geliştirilmelidir. Fındık borsası Doğu Karadeniz Bölgesi’nde kurulmalıdır, her hasat mevsimi öncesi de fındık üreticisine gerekli kredi desteği sağlanmaktadır.”
TBMM Genel Kurulu’nda, CHP’nin verdiği fındık önergesi AKP’nin verdiği red oyları ile kabul edilmedi.