KÜLTÜR SANAT

GİRESUN ADASI BU KEZ ÖYKÜYE KONU OLDU

Turizme açılmasıyla birlikte ilimiz turizmine bir hareketlilik getirerek ivme kazandıran Giresun Adası hikaye yarışmalarına da konu oluyor.

Geçtiğimiz ay Foça Belediyesinin düzenlemiş olduğu “Deniz Öyküleri Hikaye Yarışması”na katılan Giresunlu emekli öğretmen Hülya Karaibrahim , öyküsünde Ada’yı konu aldı.

Giresun Adası’na ve Ada Turizmine ilgi çekmek amacıyla yarışmaya katıldığını belirten Karaibrahim, öyküsündeki akıcı anlatımla dereceye girerek üçüncü oldu.

22 Ağustos 2015 tarihinde Foça’da düzenlenen ödül töreninde ödülünü alan Karaibrahim’in ilimiz ve Adanın tanıtımına büyük katkı sağladığı öyküden bir kısım:

GİRESUN ARETİAS AMAZON ADASI

Güneş denizden doğar, denizden batar bu güzel şehirde. Karşısında bir ada durur, Karadeniz’in tek ve efsane adası, Aretias. Kirazın doğduğu, dünyaya yayıldığı, adını kirazdan alan Kerasus’un yavrusu. Derler ki, Giresun dağının tepesinden kopmuş, gelmiş de oturmuş denize. Bir oyuk, bir gedik bırakmış geriye. “Gedikkaya” derler adına o dağın. O günden beri dağ, bir yavru adaya bakar, bir Kerasus’a.
Ada, Karadeniz’de mağrur, tek başına bir kartal gagası gibi durur, çok uzak geçmişin anılarını saklar belleğinde. Kayalar susar, konuşmaz. Ağaçlar, yapraklar anlatır öyküleri fısıltıyla. Bir de martılar… Deniz olur da martı olmaz mı? Ada olur da martılar yuva yapmaz mı? Adanın başını döndüresiye uçuşmazlar mı tepesinde çığlık çığlığa?
Deniz böyledir işte; derinlerde balık, üstünde deniz kuşları, martılar, bilir tüm yaşanmışlıkları, anlatırlar birbirlerine. Doğudan batıya uzanan kıyılar boyunca yayılır öyküler… Ada varsın sussun…
Adını savaş tanrısı Ares’ten alan ada, öyle zengin bir tarihi kültüre ve mitlere sahiptir ki; Altın Postu arayan Argonautlar mı dersiniz, kralın kızı mı, Amazonlar mı? …
İnsanlar her yıl mayıs ayında adaya gider, törenlerle Amazonları anarlar. Adanın çevresinde tekneyle dolaşırlar. Şimdi orada, doğu kıyısında, Nera’nın yalnız kalıp dua ettiği yerde oldukça büyük, yuvarlak bir taş vardır. “Hamza(Kybele) Taşı” derler adına, bereket tanrıçasının doğurgan bedenine benzetirler. Oraya nasıl, nereden gelmiştir bilinmez. İnsanlar, çocuğu olmayan kadınlar dileklerinin gerçekleşmesi için gelir; doğurganlığın sembolü o taşın üzerinden atlar ve ellerindeki taşları denize atarlar.
Yolunuz düşerse oraya bir gün, görün Aretias’ı, Karadeniz’in bir tanecik incisini. Surlarını, mabedini gezin. Denizin altından şehrin kalesine kadar giden gizli tüneli siz bulursunuz belki, Altın Post’u da. Ha, adaya ara sıra uğrayan define avcıları olduğunu da söyleyelim. Orayı hiç terk etmeyen martıları, çeşit çeşit kuşları ve ağaçları görün de nasıl fısıldıyorlar öyküleri birbirlerine kulak verin. Denizin ve rüzgârın sesine karışan Amazon kızının şarkısını da duyarsınız belki. Kerasus’a, babasına ulaştı mı öğrenir, bu öykünün sonunu siz getirirsiniz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.