Giresun Üniversitesi, Karadeniz Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen ve tarihi ve güncel siyasal konuların tartışıldığı 5.Karadeniz Uluslararası Sempozyumu başladı.
Giresun Üniversitesi, Karadeniz Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen ve tarihi ve güncel siyasal konuların tartışıldığı 5. Karadeniz Uluslararası Sempozyumu başladı.Güre Yerleşkesi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen sempozyumun açılışında konuşan Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aygün Attar, soğuk savaşın sona ermesi ve 11 Eylül saldırılarından sonra uluslararası politikaların yeni bir yapılandırma süreci içine girdiğini ifade ederek, bu yapılandırmanın Karadeniz coğrafyasına da yansıdığını söyledi. Önceleri Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerden sadece Türkiye’nin Nato üyesi olduğunu hatırlatan, Bulgaristan ve Romanya’nın da daha sonra üye olduğuna işaret eden Prof. Dr. Attar, ? Bugün Karadeniz’de kıyısı olan altı devletin üçü Nato üyesidir ve Karadeniz kıyılarının çok büyük bir kısmı bu üç ülkeye aittir. Romanya’nın ve Bulgaristan’ın AB’ye üye olması nedeni ile AB de Karadeniz’e açılma imkanı yakalamıştır. AB Karadeniz’in doğu kıyılarını genişleme ve komşuluk programının kapsamına dahil etmiştirö diye konuştu.
REKTÖR ATTAR: ‘KARADENİZ ENERJİ MERKEZLERİNİ VE TAŞIMACILIĞINI KONTROL EDEBİLEN ÇOK ÖNEMLİ BİR ÇOĞRAFYA OLMA ÖZELLİĞİNİ KAZANDI
Rektör Attar, Karadeniz’in enerji başta olmak üzere ekonomik açıdan öne çıktığına işaret ederek şunları söyledi:
‘Rusya’nın ve Hazar bölgesinin petrol ve doğalgaz kaynakları Karadeniz üzerinden tüketicilere ulaşmaya başladı. Karadeniz enerji merkezlerini ve enerji taşımacılığını kontrol edebilen çok önemli bir coğrafya olma özelliğini kazandı. Bununla birlikte Karadeniz Kafkasya’nın ve Orta Asya’nın geleceği ile ilgili çok yakın bir coğrafyadır.
Karadeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip olan devlet olarak Türkiye, Karadeniz’deki bu değişmelerden en üst seviyede etkilenmektedir. Türkiye aynı zamanda Karadeniz’deki değişimi etkileyebilecek imkan ve yeteneğe sahip bir devlet olarak öne çıkmaktadır.ö
KADIN GÜCÜNÜN NELERE KADİR OLDUĞUNU HEPİMİZ BİLİYORUZ
Amerika’nın dış siyasetini kadınlara emanet etmesinin manidar olduğuna vurgu yaparak konuşmasını sürdüren Prof.Dr. Attar şöyle devam etti:
‘Soğuk savaş dönemlerinde askeri ve siyasal otoritenin ana kaynağı, temel besini, ‘Katı güç’ yaklaşımı idi. Bu yaklaşımın iflasını, dünyanın en büyük güçlerinden olan ABD, Irak ve Afganistan’da ilan etti. Günümüzde yaygın olan, ‘Yumuşak Güç’ uluslararası ilişkilerde silah ve savaşa başvurma yöntemleri yerine ekonomiyi, kültürel değerleri ön plana çıkartmaktadır. Dünya siyasetinde başarılı olmanın yolu da bundan geçer. Bir bilim insanı ve kadın olarak tam bu noktada kanımca son derece önemli olan bir gücün daha acilen devreye girmesi zaruretine dikkat çekmek isterim. Bu da kadın gücüdür. Kadın gücünün nelere kadir olduğunu hepimiz biliyoruz. Kadın toplumda ne kadar aktif rol alır, ne kadar çok sorumluluk üstlenirse sorunların o oranda azalacağını biliyoruz. Amerika katı güç sonrasında dış siyasetini hep kadınlara, Madeleine Albright, Condoleezza Rice, Hillary Clinton’a emanet etmesi bu açıdan manidardır. Fakat Amerika gibi sosyal devlet olma yolunda epey yol almış bir ülke dahi bu durumu içine sindiremediği için kadın gücünü değil de yumuşak gücü kullanmaya devam etmektedir.
Açılış konuşmalarının ardından sempozyumun birinci oturumuna geçildi. Oturumda ilk konuşmayı yapan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türk Grup Başkanı Dr. İsmail Safi, Karadeniz bölgesinin çok önemli bir coğrafya olduğuna işaret etti ve ‘350 milyonluk bir nüfus ve çok önemli bir enerji koridoru var. Bundan sonraki yüzyılda da enerji önemli bir unsur ve Karadeniz bunun en önemli geçiş bölgesiö dedi ve şöyle devam etti:
‘Ülkelerin tek başına kalkınmasının tek başına yeterli olduğuna inanmıyorum. Dünyada hiçbir ülke tek başına gelişim seyri izleyemez. Bir ülke zenginleşmek ve büyümek istiyorsa bunu komşularıyla beraber gerçekleştirmek zorundadır. Örneğin Batı Avrupa’da bir tek gelişmiş ülke yok, birçok gelişmiş ülke vardır. Zenginliğin de fakirlik gibi bulaşıcı olduğunu düşünüyorum. Biz de Karadeniz ülkesi olarak zengin olmak istiyorsak toplumumuza, halkımıza refah getirmek istiyorsak bunu hep birlikte yapmalıyız.”
PROF. KORDZAIA: ‘BÖLGEDE BİRLİKTE GELİŞMELİYİZö
Gürcistan Uluslararası Kafkasya Üniversitesi’nden Prof. Kakhaber Kordzaia da yaptığı konuşmada, 1990’lı yıllarda özgürlüğünü kazanan Gürcistan’ın Türkiye’den ciddi destek bulduğuna işaret etti ve, “Bu destekle kurulması gerçekleşti. Ancak 2008 yılında Rusya ile 5 günlük bir savaş yaşandı. Kısa süre önce kurulan yeni hükümet Rusya ile işbirliğine girip ortak noktada odaklanabilir, büyük bir birliktelik yapılabilir. Çünkü bölgede hep birlikte gelişmemiz gerekiyor. Karadeniz havzası da güvenlikli ve barış için önemli bir coğrafya. Bunu biran önce gerçekleştirmemiz gerekirö dedi.
Sempozyumda ilk gün diğer oturumlarla devam etti. 5. Karadeniz Uluslararası Sempozyumu yarın gerçekleştirilecek oturumların ardından sonuç bildirgesinin açıklanması ile sona erecek.