Bir halk kahramani Osman Aga, yöre halkinin övünç kaynagi. Balkan Savasi’nda bacagindan yaralanmis. Askerlikten muaf tutulsa da vatan savunmasina gönüllü katilmis, Giresun belediye reisligi yapmis. Istanbul hükümetinin tutuklama kararindan, birçok suikasttan kurtulmayi basardigi gibi bölgedeki çesitli isyanlari da bastirmis. Kurtulus Savasi boyunca gurur duydugu görevlerinden biri de arkadaslariyla Mustafa Kemal’in korumaligini üstlenmek olmus. Osman Aga’nin yasami savaslarla geçmis, Balkan Savasi, Birinci Dünya Savasi ve Kurtulus Savasi’na katilmis, devrin toplumu yakindan ilgilendiren tüm acilarini bizzat yasamis.
Kaleye giden yokus çok dik. Bu yüzden Kale Mahallesi dolmuslariyla çikip, dönüste yürüyün. Hem soluk kesici güzellikteki manzaranin keyfini daha rahat sürebilirsiniz hem de sehrin tarihini kesfetmek için daha fazla enerjiniz kalir. Kaleden asagi indiginizde varacaginiz bölüm Giresun’un 19’uncu yüzyil sonlarinda en fazla onarimdan geçmis kismi. Özellikle Kapu Kahve Camii muhtesem bir yapi, Türklerin kullandigi hiçbir cami tarzina benzemiyor. 1896’da bastan asagi yenilenmis. Millet Bahçesi Çay Bahçesi’nden karsiya geçip devam edin, ömre bedel bir manzarayla ödüllendirileceksiniz.
Giresun, çok sayida restoran ve kafeyi bir arada bulabileceginiz bir sehir. Bunlarin bir çogu da ana caddede, dar bütçeli ögrencilere yemek servisi sagliyor. Giresun, findigin baskenti. Her türünü bulmak mümkün. Kisin çiçek açan bir bitki findik. En çok Giresun’u sevmis. Dünya üretiminin ortalama yüzde 70’i bu bölgeden saglaniyor. Kirazin da anavatani bu sehir. Giresun’da dogal olarak yetisen bu meyveyi bir Romali komutan Italya’ya götürmüs, buradan da tüm dünyaya yayilmis.
Sehrin adiyla ilgili üç rivayet var: Kirazdan aldigi ve Kerasus (kiraz: Latince Cerasus avium, Yunanca Kerasus) olarak anildigi kabul gören teorilerden biri. Bir diger söylence, üzerine kuruldugu yarimadanin seklini isaret ediyor. Yarimada boynuz seklinde ve “Keras” Yunanca’da “boynuz” demek. Spartaküs isyanini bastiran ünlü Romali general Kerasusa’nin da sehrin isim babasi oldugu söylenenler arasinda.
BULANCAK’IN EKLEKTIK CAMISI HENÜZ BITMEDI
Giresun’a gidenler için dogu yönündeki Tirebolu görülecekler listesinde bulunuyor. Antik dönemlerde adi Tripoli olarak geçen beldede göreceginiz iki liman arasinda, kayalarin üzerindeki kaleyi büyük ihtimalle 14’üncü yüzyilda Cenevizli tüccarlar yaptirmis. Kimilerinin modernlesme dedigi gelisme burayi da vurmus ve Tirebolu’nun iç taraflari tamamen betonlasmis. Her seye ragmen deniz kiyisinda yürümek, kiyiya demir atmis rengarenk balikçi teknelerini ve gün batiminda balikçilarin aglarini onarmasini seyretmek çok keyifli. Tekrar Giresun’a dogru yol almaya basladiginizda Tirebolu’ya bir kez de Espiye’den dere yataginin yanindan bakin ve kayalarin doruguna oturmus olaganüstü Türk kalelerinden biri olan Andoz Kalesi’ni akliniza iyice yerlestirin. Öyle yüksekte ve öyle gururla duruyor ki bir an için ulasilmasi imkansiz oldugunu düsünüyor insan.
Giresun’un bati tarafindaki sahil yolu yapilarla dolu. Bu sizi sakin engellemesin, dolmusla Bulancak’a dogru gidin ve devasa Sarayburnu Camii’nin önünde inin. Modern mimari söz konusu oldugunda ülkenin bu bölgesinin karnesi hayli zayif, bu nedenle cami ziyaretçilerin dikkatinden kaçmiyor. Camiyi ilginç hale getiren sadece olaganüstü hacmi degil. Yapinin mimari girisi yapilirken Sivas yakinlarindaki Divrigi’de bulunan 13’üncü yüzyildan kalma cami örnek alinmis, girisine muhtesem Taç Kapi’nin kopyasi süslemeler yapilmis. Sanki bu yeteri kadar çarpici degilmis gibi caminin ana binasi da görenlerin ilgisini çekecek özellikler tasiyor. Çünkü bu cami; kubbeleri, yari kubbeleri, göz alici vitraylarla dekore edilmis genis ibadet yeri, mermerden yapilmis mihrabi ve mimberi ile Sinan’in 16’nci yüzyilda yaptigi Istanbul’daki Sehzadebasi Cami’nin bir kopyasi olarak tasarlanmis.
Cami 1987 yilindan beri yapim asamasinda, minareler ve revak üzerindeki çalismalar maddi sorunlardan ötürü hâlâ devam ediyor. Sadelikten yana olanlarin bu sasaali görüntüyü elestirmeleri kaçinilmaz elbette. Hatta caminin birbirinden tamamen farkli iki mimari tarzin (Selçuk ve Osmanli) özelliklerini birlestiriyor olmasini küçümseyen bir grup bile var. Bu iki grubun disinda kalanlar içinse Sarayburnu Camii bir umudun timsali, eger niyet edilirse günümüzde de güzel binalar yapilabilecegini hatirlatan bir eser. Üstüne üstlük Divrigi’ye ulasmanin ne kadar zor oldugu düsünülürse bu cami, insanlara UNESCO Dünya Mirasi Listesi’ne alinmis bir yapittaki oyma isçiliginin harika örneklerini yakindan görme sansi da taniyor.
Dogusu, batisi derken bir diger yöne, güneye gitmek isteyenler; Giresun’dan Sebinkarahisar’a dogru uzanan inanilmaz güzellikte bir yol sizi bekliyor. Yol üstündeki sehre tepeden bakan kale bugün bile insani hayrete düsüren bir ihtisam örnegi. Sabahlari kalkan iki dolmustan birini yakalarsaniz oraya gitmek ve etrafi gezmek için yeterli zamaniniz olacak demektir. Geriye döndügünüzde kalan vaktinizde ödüllendirin kendinizi ve Karadeniz’e karsi manzarasi ayricalikli bir çay keyfi yapin.
AMAZON KADINLARI ADAYA ILK TAPINAGI YAPTI TRABZONLU ALEXIOS KIBELE HEYKELINI EKLEDI
Giresun kültürünü daha iyi anlamak istiyorsaniz 20 Mayis’ta bir kez daha ugramalisiniz. Bundan 4 bin yil önce baslamis bir gelenek bugün hâlâ sürdürülüyor. O zamanlarda dogurganlik törenleri için teknelerden olusan bir küçük filo her ilkbahar sehrin açiklarindaki Giresun Adasi’na dogru yola çikarmis. Ada ikinci derecede sit alani, Karadeniz’de marti ve karabataklarin üreme sahasi, ayni zamanda göçmen kuslarin da dinlenme yeri. 80’den fazla bitki ve agaç türü bulunuyor. 40 dönümlük adaya antik çagin güçlü kadin savasçilari Amazonlar, Yunan Savas Tanrisi Ares’in adina bir tapinak yapmis. Ada Aretias ismiyle anilmaya baslanmis. Daha sonralari efsaneye göre Jason ve Argonatlar, Altin Post’u aramak için Colchis’e (bugünkü Gürcistan’a) dogru giderken adaya çikmaya yeltenmis ancak yirtici bir kus sürüsünce engellenmisler.
Adada rastlayacaginiz sur kalintilarinin Ikinci Alexios zamaninda yapildigi saniliyor. Adaya gelenler Hamza Tasi’ni görmeden dönmüyor. Sac ayagi seklinde üç tas üzerine oturtulmus devasa kayanin o zamanlar bereketin sembolü olduguna inanilan ana tanriça Kibele’yi (Sibel adinin orijinali) temsil ettigi düsünülüyor. Siyah renkli bu antik tasin adinin Hz. Hamza’dan geldigini sanmayin sakin, çünkü Hz. Hamza hayati boyunca bu yöreye hiç ugramamis. Kimi arastirmacilar tasin adinin Latincede “dogum” anlamindaki “Humuza” kelimesinden geldigini düsünüyor. Kayanin görüntüsü de o çaglarda dogum tanriçasi olarak bilinen Kibele’nin dogurganligi anlatan genis kalçalarini hatirlatinca çogu insan bu tasin bereket ve verimlilikten sorumlu tanriça için yapildigi sonucuna varmis. Zaman içinde, kisir kadinin adadaki sac ayaginin üzerinden geçirildiginde hamile kalabilecegine dair inanis gelismis. Bugün böyle bir inanis yok ama adaya yolculuk hem Giresunlular hem de sehrin misafirleri için bir araya gelmek ve eglenceli bir gün geçirmek için bir bahane olmus.
YAYLALARDAN YAYLA BEGENIN
Giresunlularin ziyaretçiler için hazirladigi “yapmadan dönme” listesinin basinda yaylalar geliyor. Yazin senlikler, spor karsilasmalari yapilan yaylalar, sonbaharda dogaseverlerin ilgisini çekiyor. Günübirlik gidebileceginiz yaylalarin çogunda konaklama tesisi de bulunuyor. Kümbet, Bektas, Kulakkaya, Karagöl daglari ve yaylalari, Sis Dagi, Çakrak yaylasi ilk akla gelenler. Il Kültür Turizm Müdürlügü (Tel: 0454 215 71 94-96) ya da Turizm Danisma ve Giresun Evi Müzesi’nden (Tel: 0454 212 31 90) detayli bilgi alabilirsiniz.
KUS DILI YASATILIYOR
Ayni kelimeleri kullanip anlasmayi basaramayan insanlarin dünyasinda bir mucize islik dili. Bölge halki Karadeniz’in hirçin cografyasinda, nehirlerle bölünen vadiler, birbirinden uzak evler arasinda iletisim kurmak için bu dili gelistirmis. Her kelimenin islik karsiligi var. Bu dilde, gerektiginde kavga etmek ya da sevgiyi dahi anlatmak mümkün. Bu kültürün yasamasi ve gelecek kusaklara aktarilmasinin önemini kavrayan yerel arastirmacilar yöre kültürüne sahip çikmis, kus dilini UNESCO Dünya Kültür Mirasi Listesi’ne aldirmaya çalisiyor.