Uzakdoğu bize gerçekten uzak, çok uzak. Yaşam tarzından günlük alışkanlıklarına kadar her şeyiyle uzak.
Elli küsur yıl önce soğuk savaş dönemlerinin başında, Kore’nin kuzeyi ve güneyi arasındaki harpte sam amcanın müttefiki olarak oraya gitmeseydik hepten uzaktık. Bir nebze de olsa kulak aşinalığımız var bu vesileyle.
Mehmetçiğin gazi ve şehit mertebesine yükseldiği güneyi kardeş, kuzeyi düşman kalleş bellediğimiz o savaş bizi göbekten sam amcaya bağlamıştı. Bağlanış o bağlanış bizim feleğimiz şaştı. Kore’nin de iki yakası bir araya gelemedi bir daha.
İşte o kuzey tarafının lideri öldü. Kim öldü. Yani Kim Jong-il yaş yetmiş işi bitmiş misali kalp krizi nedeniyle öldü. Lafın liber özü komünist Kore on yedi yıllık diktatörünü yitirdi. Kayıptan iki gün boyunca dünyanın haberi olmadı. Sam amcanın bile kalan sayılı ezeli düşmanlarından bir haber olduğu ortaya çıktı. Meşhur casus uydular dahi ölümü zamanında kayıtlayamadı.
Ve kuzey Kore’de iki haftalık ulusal yas, Küba’da üç günlük yas ilanı, başta Çin olmak üzere değişik ülkelerden başsağlığı dilekleri geldi. Kim’in cenazesi cam tabut içinde ziyarete açıldı ve yerine oğlu Kim geçti veya geçecek.
Maoist yanımız hiç olmasa da bir kuzeyli olarak aklımız erdiğinden beri yanlışlarına rağmen Kore’nin kuzeyini tutarız. Bir sosyalist olarak her ne kadar liderine komünist diktatör denilse de kuzeye yakınız. Kırk yıldır kendi yağıyla kavrulma ideolojisi Juchey ile tüm dünyaya karşı koyuşun, tecride direnişin takipçisiyiz tarafıyız. İlla egemen güçlerin, emperyal sermayenin düşün dediğini düşünecek, beğen dediğini beğenecek değiliz ya. Tanışıklığımız çok kısıtlı kalsa da bizim de tavrımız bu yönde.
“ Basın özgürlüğünden doğacak sakıncaları giderecek olan araç yine basın özgürlüğünün kendisidir” elbette ama tek taraflı ajans presslerden çevirilerle sallayan sallayana. ‘Lüks içinde yaşadı fakat halkı sefillik içinde açlıkla boğuşuyor. Nükleer füze üretebiliyor ama elektriğini bile üretemiyor. Yirmi dört milyon insanın on milyonu hazır kıta asker. Aktif nükleer ve uzay projelerine çalışıyor ama cep telefonu, internet ağı yok. Ve ölüme ağlayanlar yalandan ağlıyor, tiyatral bir gösteri ve İdeoloji probagandası yapılıyor. İyi ki öldü.’ Siyah puntolardan bize yansıtılanlar işte bunlar. Eğer onlara verilecek yanıtlar var ise birileri verir, bize düşmez. Biz ölüm sonrası Kore ile ilgiliyiz.
Dünya kurtuldu, yakında Kore’de kurtulur senaryoları şimdiden dillenmeye başladı. Sam amca oraya da barış, huzur ve demokrasi ihraç eder herhalde. Çin ve Rusya sahip çıkmaz ise tarihin tek komünist hanedanlığı da el birliğiyle çökertilir. Kalenin yıkılmaması için Kuzey Kore işçi partisi merkez komitesinin dış dünyanın senaryolarını boşa çıkaracak birlik beraberlik mesajı yayınlamasıyla da iş bitmez. Dost ve taraf, arka bulmak zorundalar kısa zamanda. Yoksa sam amcanın önüne kıyametvari fırsat doğmuştur. Bir avuç seçilmişlerle ve paylaşımcılarla kuzey’de yeri göğü birleştirirler oluşan boşlukta.
Yine tarafı olduğumuz Afrika’nın Kuzeyindeki gibi sözde diktatörleri alaşağı edip yeni diktatörlere teslim ederler orayı da. Sarmal ideolojilerini pompalayarak komşu ve kardeş, kuzey ile güneyin akıllarını pirelendirirler. Akıllar pirelendikçe de sam amcanın önceden hazırlattığı ve mavi kürenin envai çeşit bölgesinde uygulattığı testler yürürlüğe sokulur. Kuzeyi güneyi harmanlama yoluyla hayata geçirilir emperyalist arzular. Zaten tacı tahtı kaybedince, tacı tahtı bırakınca insanın gerçek yüzü ortaya çıkar. Çıkar ama ceremeyi milyonlarca halk yığınları çeker.
İşte gerçekten epey uzakta, uzak doğuda kuzeyde bir yerlerde aynen yaşanacaklar budur. Şeytan uçurtması kuyruğunda havalanan hayatlar, ruhu hariç her şeylerini satarlar. Elde avuçta bir şey kalmayınca da ruhlarını. Kimler aldanmadı ki Kuzey Kore aldanmasın. Kim öldü, kim bilir daha kimler ölecek. Kime ne Kim’den denilebilir. Ama biz bize ne diyemeyiz. Uzak doğu harbiden bize çok uzak olsa da, diyemeyiz.
Çünkü yer küre ışığa hasret…