Cumhuriyet Halk Partisi Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu, dün meclisde 653 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde söz aldı.
Selahattin Karaahmetoğlu beş dakikalık konuşmasında şunlara yer verdi. “Kooperatifler ve birlikler, üreticilerin alın terini, emeğini, emeğinin değerini bir araya toplayan, koruyan demokratik kuruluşlardır ve demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Kooperatiflerin ve birliklerin önemini anlamak için dünya ekonomik düzenini iyi değerlendirmemiz gerekiyor. 1990’lı yılların başlarında dünya iki ekonomik modelden tek ekonomik modele düştü, kapitalist emperyalist sistem dünyada yalnız başına kaldı ve yeni dünya düzeni dedikleri küreselleşmeyle yeni politikalarını belirledi. Bu politikalar hayatın her alanını etkilediği gibi tarım üzerine de etkileri oldu. Bu politikaların iki temel öğesi var, birincisi değişim, ikincisi de özgürlük. Değişim, insanlar tarafından, ülkeler tarafından, işine gelenler tarafından küresel güçlere teslim olmak olarak algılandı, diğeri de özgürlükler. Özgürlük kimin için? Özgürlükler sermayenin önünü açmak, sınırları kaldırmak, gümrükleri kaldırmak, sermayenin özgürce dolaşabilmesinin önünü açmak anlamında ifade edildi ama bunun karşısında emeğin örgütlenmesine müsaade edilmedi. Bu anlamda, kooperatifçiliğin ve birliklerin önemi bugün bir kez daha ortaya çıkıyor. Kendi mesleğimle ilgili yaşamımdan bir örnek vermem gerekirse, 1980 yılında, Giresun’da, 50 eczacı meslektaşımla Karadeniz Eczacılar Kooperatifini kurduk. 50 eczacı ortak miktarda sermaye koyduk ve kooperatifimizi açtık. Gelen ilaçları da eşit oranda 50 eczaneye dağıtarak bu yaşama başladık. Sonuç itibarıyla, aracıyı kaldırdık, süreç içinde kooperatif ekonomik bir güç olmaya başladı ve ilaç sermayesinden de ilaçları eczacıların menfaatleri doğrultusunda, daha verimli bir şekilde almaya başladık. Bu, benim yaşamımla ilgili ve kooperatifçiliğin önemini bir şeklide yaşayarak, tecrübemle size anlattığım bir olaydır. Yine Giresun’da, Giresunlunun, fındık üreticisinin yaşamını ilgilendiren bir birlik vardır, FİSKOBİRLİK. 2006 yılında ülkede 17 birlikten biri olan FİSKOBİRLİK’e hazineden kredi verilmedi, kalan 16 birliğe de 700 trilyon para verildi. Halbuki, FİSKOBİRLİK’in bu ülkeye kazandırdığı, hazineye kazandırdığı paralardan FİSKOBİRLİK’e 100 trilyon kredi verilseydi, hatta FİSKOBİRLİK’in hazineden alacağı olan 53 trilyon verilseydi bugün FİSKOBİRLİK içinde bulunduğumuz çıkmaz içine girmeyecekti. Bugün FİSKOBİRLİK sıkıntıda ve öyle bir hâle geldi ki artık üreticiler sermaye borcu olarak bir katkı sağlamakla baş başa kaldılar. Eğer bu katkıyı sağlamazlarsa mali genel kurullar yapılamayacağı için kooperatif yönetimleri düşecek ve o kooperatif de ne yazık ki kapanacak. Bugün iktidarın aldığı politikalarla, yaptığı politikalarla ne yazık ki… Siyasi tercih onlarındır, ona karışma hakkımız yoktur ama bütün uygulamaları, sermayenin menfaatine olan uygulamaları ve tasarıları bu Meclisten geçiriyorlar ve üreticileri de yalnız başına kalmaya, güçsüz kalmaya ve sermayenin karşısında ezilmeye mahkûm ediyorlar. Fındık üreticilerinin her sezon başı fındık sermayedarının karşısında uyguladığı politikalarla baskı altına alındığı; İtalya’da, İspanya’da, Azerbaycan’da, Gürcistan’da fındık üretiminin, rekoltenin yüksek olduğunu, Amerikan bademinin fındığa alternatif olduğu gerçeğiyle yapılan politikalarla taban fiyatları sürekli düşük tutulmaya çalışılıyor ve üreticinin elinden fındığı alınmaya çalışılıyor. Hatta bu sene dondan dolayı fındık rekoltesi düşük olduğu hâlde ticaret odaları, borsalar tarafından da fındık rekolteleri yüksek gösterilerek yine taban fiyatları düşük gösterilmeye çalışılıyor.” dedi.