—Buralarin yabancisiyim, dedi. Parkin hemen yani basindaki firini ariyorum, çok yakin oldugunu söylediler.
Çocuk, arabanin penceresini iyice açtiktan sonra:
—Ben de buraya ilk defa geliyorum, dedi. Ama sag tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.
Adam, çocugun da yabanci olmasina ragmen bunu nasil anladigini sordu ister istemez.
Çocuk:
—Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? Diye gülümsedi. Kus civiltilari da oradan geliyor zaten.
—Iyi ama dedi adam, bunlarin parktan degil de tek bir agaçtan gelmedigi ne malûm?
—Tek bir agaçtan bu kadar yogun koku gelmez, diye atildi çocuk. Üstelik manolyalar da katiliyor onlara.
Hem biraz derin nefes alirsaniz, firindan yeni çikmis ekmeklerin kokusunu duyacaksiniz.
Adam, gözlerini hafifçe kisarak denileni yaptiktan sonra, cebinden bir kagit para çikartip tesekkür ederken fark etti onun kör oldugunu.
Çocuk ise, konusurken bir anda sözlerini yarida kesmesinden anladi, adamin kendisini fark ettigini. Isiga hasret gözlerini ondan saklamaya çalisirken:
—Üç yil önce bir kaza geçirmistim, dedi, görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler saglam öyle degil mi?
Adam, çocugun tarif ettigi yerde bulunan firina yönelirken:
—Artik emin degilim, dedi.
Emin oldugum tek sey, benden iyi gördügündür…
*******************************
Evet, önemli olan bakip görmek degil, görüp bakmaktir, etrafimizda her gün kim bilir ne kadar olaylar, islemler, sevimli ya da hosumuza gitmeyecek sevimsiz resimler manzaralar mevcut, ama gelin görün ki çogumuz bunlarin farkinda bile degiliz, ne, bizim sadece basini oksadigimizda bile dünyalar kadar sevinip mutlu olacak olan çocuklardan, ya da çocuklarimizdan, ne, ara sira düsmeyen yolumuzu düsürmemiz gerekip hallerini hatirlarini sormamiz gereken yaslilar evinden ve orada ikamet eden büyüklerimizden, ne, çaresizlikten sokak köselerinde aç sefil biçare dolasan kediden, köpekten, mahlukattan, ne de geride örnek birakabilecegimiz bir durus bir estetik, bir iz birakabilecegimizden haberdariz.
Sahi en son ne zaman bir caddede durup yasli bir çifte yol verdik?
Ya da ne zaman bir büyügümüzün çantasini sepetini tasidik, ya da koluna girip merdivenlerden çikmasina, karsidan karsiya geçmesine, yardimci olduk, bileniniz var mi?
Parka gittigimizde bir çiçegi koparmadan sevmeyi deneyeli en son ne kadar oldu?
Ya da içtigimiz sigaranin izmaritini, elimizdeki çekirdek kabuklarini, yere degil de asil atmamiz gereken yere, yani çöp kovasina atmayali ne kadar oldu?
Hatirlayabildiniz mi?
Komsularimizi, sokaktaki vatandasimizi, rahatsiz edip etmedigimizin, kirmizi isikta durabildigimizin ya da durmadigimizin ne kadar farkindayiz sahi?
Ya, bilinçsizce çogu zaman yere tükürdügümüzü ve tükürdügümüzde de bu tükürügün toza karisip mikrop halinde yine bize ve baskalarina zarar verdigini hiç akil ettik mi?
Arabamizdaki ürettigimiz çöpleri aslinda arabamizin içinde biriktirip, ve nerdeyse adim basi rastlamak mümkün olabilen çöp kutularina atmamiz gerektiginin güzelligini ve en dogru olan hareketin olmasi gerekenin asil bu oldugunu?
Evet, farkinda miyiz acaba, ya da ne kadar farkindayiz ve uyguluyoruz sizce?
Ya sonuna kadar açtigimiz teybin CD çalarin ya da televizyonun sesinin bize keyif verirken baskalarina rahatsizlik verdigini ne kadar muhasebe ettik vicdanimizla acaba?
Ya da en son ne zaman etmistik?
Hep söyledigim gibi, daha yasanabilir bir dünya ve daha huzurlu bir hayat istiyorsak, saglikli nesiller yetistirmek zorundayiz.
Bunun yolu da önce kendimizi sorgulayarak, vicdan muhasebesi yaparak ve yanlislarimiz varsa ki mutlaka az ya da çok vardir, bunlari bulup tamir etmekten geçer.
O zaman daha güzel bir dünya için, lütfen farkina varalim ve farkinda olmayanlarinda farkina varmalarina yardimci olalim.
Sevgi, dosluk, saglik ve muhabbetle kalmaniz dilegimle.