Türkiye’nin önemli tarım ihraç ürünlerinden olan ve Doğ karadeniz illerinin önemli geçim kaynağı olan Fındık üretici ve paydaşlarının yer aldığı organizasyon Ordu ilinde gerçekleşti.
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin organizasyonunda, 11-12 Nisan 2019 tarihlerinde, Ordu Boztepe’de bulunan Radisson Blu Otel’de gerçekleştirilen “Ulusal Fındık Çalıştayı”nın kapanış programına Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli de katıldı.
“Ulusal Fındık Çalıştayı”nın, sonuç bildirgesinin açıklandığı kapanış programına, Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli’nin yanısıra Ordu Valisi Seddar Yavuz, Giresun Valisi Harun Sarıfakıoğlulları, TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kars Milletvekili Yunus Kılıç, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı ve AK Parti Ordu Milletvekili Dr. Şenel Yediyıldız, Ordu Milletvekili Ergün Taşçı, AK Parti Giresun Milletvekili Cemal Öztürk, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, Giresun Belediye Başkanı Avukat Aytekin Şenlikoğlu, TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, Tarım ve Orman Bakanlığı bürokratları, Ordu ve Giresun protokol mensupları, oda ve borsa başkanları, STK temsilcileri, fındık ihracatçıları, sanayicileri ve müstahsilleri katıldı.
2 gün süren “Ulusal Fındık Çalıştayı”nın kapanış programı, Çalıştay kapsamında oluşturulan 4 ayrı çalışma grubunun yaptığı sunumlarla başladı.
1.çalışma grubunun konusu olan ‘Fındıkta Verim ve Kalitenin Artırılması’ sunumunu Prof.Dr.Ali İslam, 2. çalışma grubunun konusu olan ‘Depolama ve Muhafaza’ sunumunu Prof.Dr.Mustafa Akbulut, 3. çalışma grubunun konusu olan ‘Sanayi, Ticaret ve Tüketim’ sunumunu Prof.Dr.Mehmet Ozoğlu, 4. Çalışma grubunun konusu olan ‘Mevzuatlar ve Desteklemeler’ sunumunu ise Prof.Dr.Fikret Balta yaptı. Yapılan sunumların ardından TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, bir değerlendirme konuşması yaptı.
Program çerçevesinde ev sahibi sıfatı ile konuşma yapan Ordu Valisi Seddar Yavuz da, ‘Ulusal Fındık Çalıştayı’nın, Türkiye’de en fazla fındık üretiminin yapıldığı Ordu’da yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Öncelikle şunu söyleyeyim, iki yıldır bu şehirde valilik yapıyorum ve her toplantıda fındık konuşuluyor. Bu çalıştayla bütün tartışmaları kapsayacak bir tartışma ortamı sağlanmış oldu. Bu durumun sonuç raporuna da yansıdığını görüyoruz. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Karadeniz bölgesi ve coğrafyası oldukça zordur. B bölgedeki insanlar o kadar çalışkan, fedakâr insanlar ki, insanların dolaşamayacağı yerlere fındık fidanları dikmişler ve oralarda fındık topluyor ve hasat ediyor. Bu Karadeniz insanının çalışkanlığını gösteren en önemli husustur. Dolayısıyla bu konu belki zaman zaman anlaşılmakta zorlukları oluyor. Ama Karadeniz insanının bu yaşadığı zorluğu gördüğünüzde gerçekten neden bu kadar fındığın tartışıldığını, neden bir hayat tarzı olduğunu da daha iyi anlama ve kavrama fırsatımız oluyor. Bu çalıştayın da buna vesile olduğunu söylüyorum. Bu çalıştayın ilimizde yapılmasını sağlayan Sayın Bakanımıza, kıymetli ekibine, katılımcılara ve herkese çok teşekkür ederim” dedi.
“Ulusal Fındık Çalıştay”nın kapanış programında bir değerlendirme konuşması yapan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, “Yeni dönemde 25 Nisan’da Külliye’de, Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle ‘Tarımda Milli Birlik’ projemizi açıklayacağız. Bugüne kadar tarımı alt üst eden ve daha farklı bir bakış açısıyla bir tarımda önümüzdeki 5 yılın, 20 yılın ve 50 yılın haritası olabilecek, Cumhurbaşkanımızdan da ışığını aldığımız bir proje. İnşallah yeni dönemle, tarımda her konuyu ele alacağız. Tabi ki bütün bu konuları ele alırken de fındık gibi stratejik bir ürünü ele almamamız söz konusu olmaz. Karadeniz benim için hep özel oldu. Bu salonda benim aile dostlarım var. Karadeniz’e gelip, gitmek benim için hakikaten bakan olayım, olmayayım, Bekir Pakdemirli vatandaş olarak hep heyecan verici olmuştur” dedi.
“Tabi ki fındığın anavatanı Türkiye, 600 yıldır da ihraç ediyoruz” diyen Bakan Dr. Bekir Pakdemirli konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yani hem tarıma, hem sanayiye, hem ticarete çok ciddi katkıları olan bir ürün ve fındık. Karadenizliyi baba ocağına bağlayan bir ürün. Yani dışarıda gurbette bir çok insanımız var. Ben de Ege’den bir kardeşinizim ama Ege’de doğru dürüst oturamadık. Hep gurbetlerde dolaştık, ama geriye döndüğünüzde mutlaka sizi bağlayacak bir şey, hasat dönüme başlayacak bir şeyiniz var. Ve fındık burada hasat döneminde sizleri bağlıyor. Hasat döneminde Karadenizli burada buluyor. Beslenme açısından da önemli ama bence hasat döneminde Karadenizlinin buluşması açısından çok çok önemli. 500 bin ailenin ekmek yediği, 700 bin hektar alanda dikili olan fındık, dünyada en iyi kalite fındığı biz üretiyoruz. Sadece ekonomik olarak bunu değerlendiremeyiz, sosyolojik olarak ta değerlendirmemiz gerekiyor ve şekilde mutlaka ele almamız gerekiyor. Dünyadaki fındık alanlarının % 75’i bizim, aşağı yukarı % 70’ini de biz üretiyoruz dünya fındığının ve 100 ülkeden fazlaya ihracatımız var. Toplamda da ortalama 250 bin ton fındık ihraç ediyoruz. Dünya ihracatının % 75’ini, toplam Türkiye’nin de tarımsal ihracatının % 10’unu oluşturuyor. Bütün bunları alt alta sıraladığımızda fındık ürünü hakikaten stratejik. Bakanlığa başladığım ilk günlerde de dedim ki bizim için stratejik olan ürünleri koyalım. Özellikle birinci olduğumuz ve fiyat yaptığımız veya yapmamız gereken ürünler çok önemli. Bazı ürünler var ki mesela zeytinyağında Türkiye 2. 3. Büyük üretici. Ama fındıkta avantajımız var. Dünyanın en iyi kalite fındığı bizde ve dünyanın en çok üretimi bizde. Biz burada fiyatı Türkiye olarak bizim yapıyor olmamız lazım. Tabiri caizse burada Türkiye’nin borusunun ötmesi lazım. İşte o yüzden bu çalıştayları yapıyoruz, işte o yüzden bir araya gelelim. Çünkü her sene hasat zamanına yakın bir araya geliyor, tüm paydaşlar en büyük endişemiz fındığın fiyatı oluyor. Fındığın fiyatının ötesini mutlaka konuşuyor olmamız lazım. Bugününü, yarınını ve öbür gününü konuşuyor olmamız lazım fındığın. 10 sene sonrasını, 20 sene sonrasını, hatta mümkünse 50 sene sonrasını konuşuyor olmamız lazım. Çünkü tarım ürünlerinde bir devletin ömründe belki 50 sene insan ömründe önemli ama 50 sene bir şey değil. Eğer fındıkta rekabetçiysek, 50 sene sonra da rekabetçi kalmanın mutlaka yollarını bulmamız lazım. Tabi ki burada tüm paydaşlara da görevler düşüyor. Yani sadece bakanlık olarak bizi de görmeyin, yani en nihayetinde devlet kurumları, devletin kendine göre yapısı ve bir ağırlığı var. O yüzden tüm paydaşların burada mutlaka rol alıp, ön alıp bize bilgi, öneriye geliyor olması lazım. O yüzden bu çalıştaydan çıkan bu bildirgelerden çıkan sonuçlar çok önemli ve ben Bakanlıkta da bir çalışma grubu kurmaya karar verdim. Bu bilgileri gördükten sonra. Bugünden itibaren bir çalışma grubu kuracağım ve bu çalıştaydan çıkan sonuçlar tabi ki çok önemli ama daha da fazla bilgi ve öneri varsa Bakanlıktaki bu çalışma grubumuza lütfen başvurun. Biz fındığın geleceğini hep birlikte yazmak durumundayız. Tabi ki bildiğiniz gibi başta Cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz tarafından fındık çok önemseniyor. Sebeplerini saydım. Fındıkta da bu çalıştayı inşallah her yıl devam ettireceğiz. Devam ettirmek te istiyorum. Çünkü dünyanın en büyük üreticisi olarak fındığı her sene sadece fiyat bazlı olarak bir araya gelip, milletvekilleri, bazı paydaşları bir araya gelip ben konuşmak istemiyorum. Dünyanın en büyük fındık çalıştayı var, her sene Amerika bunu konuşuyor. Bende TMO Genel Müdürümüz ile birlikte fındığı konuşmaya gidiyoruz ve biz de orada olacağız. Çünkü, dünyanın en büyük üreticisi olarak en üst seviyeden bizim orada temsil edilmemiz gerekiyor. Bu vesile ile de fındığımızdaki kaliteyi, verimi nasıl arttırırız, en iyi fiyatla, en iyi katma değerle nasıl değerlendirmeli mutlaka konuşuyor olmamız gerekiyor. TMO olarak ta hep bugüne kadar çiftçimize, müstahsilimize tam destek olduk, hep destek olduk. Bundan sonra da gerekiyorsa destek olamaya devam ederiz bölge insanına. Enstitülerimiz çalışıyor, müdürlüklerimiz çalışıyor ama benim isteğim şu. Fiskobirlik burada, ben isterim ki TMO’ya gerek kalmadan, Fiskobirlik burada regülasyon görevi görsün. Tabi ki bazı şartlar yüzünden Fiskobirlik bu grevini yerine getiremiyordu ama biz de devlet olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın bize vermiş olduğu güçle, Fiskobirlik’e bu sene biz bir can suyu verdik. İnşallah Fiskobirlik’te bundan sonra iyi değerlendirecek, ama bunun bir sonraki adımını Fiskobirlik’in tek başına artık piyasada regüle edebilmesidir. Edemezse biz her zaman oradayız TMO olarak her zaman oradayız ama bu işlerin regülasyon kısmının asıl, sadece fındık değil tüm tarım ürünlerinde mutlaka ve mutlaka birliklerin ve kooperatiflerin bu işleri yapıyor ve regülasyon görevini onların görüyor olması lazım. Ama olmadığı yerde de her zaman TMO olarak bölge insanının, bölge çiftçisinin, bölge üreticisinin her zaman yanında oluruz. Şimdi girerken çeşit, çeşit fındıkları gördüm. Bizim her ürüne ayrı bir hikâye yüklememiz lazım. Nasıl hikâye edeceksiniz? Hikayelerle en basit ürünü bile, ki bizim ürünümüz çok kaliteli, dünyadaki en kaliteli ürünü üretiyoruz. Ben burada TMO’ya talimat veriyorum. Fındıkta fermolojik özelliklere bakalım, en aromatik özelliklerine bakalım, her birine ayrı ayrı pazarlamamız lazım. Her birini 10 çeşit torbaya koyup, her birini 10 çeşit marka gibi, 10 çeşit lezzet gibi pazarlamamız lazım ki buna da sahibiz. Bunu mutlaka yapmamız lazım. Eğer bunu yaparsak, katma değeri mutlaka arttırırız. Tabi ki sadece ürünün kendisi değil, ürünün bir sonraki adımı olan Sanayi ürünü haline gelmesi ve sanayi ürünü olarak ta bunun pazarlanması son derece önemli. Yani bunu çikolata haline getirmemiz lazım, fındık kreması haline getirmemiz lazım. Bugün aklımıza hayalimize gelmeyene ne kadar ürün varsa girişte fındık çipsi yedik mesela bunların hepsini haline getirip Türkiye’yi fındık alanında daha çok kalkındırmamız lazım. Çünkü Türkiye’ye mutlaka ve mutlaka biz daha fazla bu işin girdisini getirmemiz lazım.Fındık Türkiye’de 2 ile 3 milyar dolarlara kadar senelik Türkiye’nin ihracatına katkı sunmuş bir ürün. Bu ürüne çok daha hassasiyetle yaklaşıp, çok daha stratejik olarak ağırlıkla da ihracat ürünü olduğu için buradaki fiyat artışının tüketiciye de pek bir etkisi yok. O anlamda üreticiyi destekleme anlamında biz mümkün mertebe bu işin fiyatının artması yolunda işin gereğini yapmamız gerekiyor.Tabi ki bazı gelişim alanlarında, bazı sorunlarımız da var. İşte verimle ilgili problemlerimiz var, verimi arttırmamız lazım. Hastalıklarla mücadele, bunları arttırmamız lazım. Depolama ile ilgili, depolama bir defa lisanslı depoculuğu kesinlikle halletmemiz lazım. Bölgede belki tercih edilmiyor ama bundan sonra müstahsilimizin şikâyet etmesini istemiyor isek ve müstahsilimiz de örneğin işte hasat zamanı oluyor, ürününü satmak zorunda kalıyor. Ondan sonra iki ay bekliyor ya ürün 5 lira para kazandı diyor. İşte müstahsilimiz eline, lisanslı depoda sertifikasını alırsa, o sertifika ile gidip Ziraat bankasından isterse o gün için bir ihtiyacı varsa kredisini kullanır ve ileride karlı bir şekilde ürününü satmak istiyorsa ürününü satar. Yani lisanslı depoculuğun en büyük faydası da üreticinin ta kendisine, o yüzden lisanlı depoculuk ile ilgili yatırımlarımızı arttırmamız lazım. Burada da tabi ki bu güne kadar son birkaç yıldır yapılanlara bakıyorum, yani fındığın depolanması ile ilgili şartlarla ilgili bir literatür de yoktu.??? Aslında bugüne kadar yapılmış olan pratik ve doğru bir iş yapılmış, bunun devamını da getirmemiz lazım. Herhangi bir mevzuat değişikliği gerekiyorsa bunları da yaparız. Ama tabi ki en önemlisi Avrupa pazarlarında, Batı pazarlarında pazarlama, pazarlama, pazarlama. Ürünü çeşitli pazarlara satmayı öğrenme. Bunu yaptığımız zaman mutlaka katma değerimiz burada artacak. Tanıtım konusunda biz devlet olarak mutlaka yardım ederiz. Eskiden çok başarılı bu işin örnekleri var. Bunların devamı konusunda da biz her zaman Ticaret Bakanımız ile beraber deste oluruz. İç tüketimi mutlaka arttırmamız lazım. İç tüketim, farklı farklı ambalaj ve paketleme yöntemleri ile iç tüketimi arttırmamız gerekiyor. Ürünlerin sağlıklı olarak piyasada satılabilmesi için genel kural, % 50 ihracat, % 50 iç tüketim. Bunlar olduğu zaman birbirini bu fiyatlar dengeliyor. Ama iç tüketim fazla ihracat yok veya ihracat var iç tüketim azsa, her zaman fiyat dengesizlikler yaşayabiliyoruz. O yüzden iç tüketimi mutlaka arttırmamız lazım. Yaşlanan ağaç yapımızı da mutlaka bir noktaya getirmemiz lazım. Bunu için fındık konusunda da mevcut durumu gözden geçirip, yeni açılımlar sağlanarak kamu ve özel sektör işbirliği ile bu işi inşallah yapacağız. Bu çalıştay çok önemli. Sonuç bildirgelerini zaten hep beraber dinledik. Ortak akıl ve bu bildirgelerle de gördüğünüz üzere kaliteyi arttırmamız gerekiyor. İç tüketimi arttırmamız gerekiyor ve ihracatı da bununla beraber arttırmamız gerekiyor. Desteklemeyi mutlaka sağlıklı bir modele mutlaka oturtmamız gerekiyor. Sürdürülebilir piyasa şartlarının da son derece önemli olduğu bu çalışmadan ortaya çıkıyor. Bundan sonraki kararları dediğim gibi takip edeceğim ve çalışma grubumuzda olacak. Bakanlığımızda bu çalışma grubuyla tüm paydaşları inşallah takip ediyor olacağız. Bu çalıştayın ben bir milat olduğuna inanıyorum, fındık sektörü için. Ortaya konan çalışmalarla da üreticimiz, tüccarımız, sanayicimiz daha güçlü olacak. Türkiye’nin fındığı marka değeri daha da artacak. İnşallah bu konudaki liderliğimizi de daha geliştirecek hale gelecek ama bu çalıştayı işte dediğim gibi her sene takip etmemiz lazım. 2019’da koymuş olduğumuz hedefler var, 2020’de çalıştayı tekrar açtığımızda diyeceğiz ki bu hedefleri koymuştuk şimdi neredeyiz, bu çalışmaları yapacaktık şimdi yaptık mı yapmadık mı? Bunları işte bu çalışytayları artık bundan sonra kurumsal olarak her yıl devam edecek hale getirip her yıl bu işe devam etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Bu vesileyle de 14 yıldır müdahale alımları, satış ve imalat uygulamalarıyla TMO’ya, akademisyenlere, sektörün çeşitli paydaşlarına ve çalıştaya katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. İnşallah benim hedefim şu yani bugün tabi uraya fiyat konuşmaya gelmedik. Fiyat işi de bugünün işi değil yani hasata doğru bunu tekrar konuşuruz ama sürdürülebilir bir şekilde üreticimizle bu işle ilgili ya ben bunu ürettim ama seneye kaça satarım gibi düşüncesi olmayacak şekilde uzun vadeli bir fiyat programına eğer bu işi oturtabilirsek döviz bazında üreticimiz de memnun olur diye düşünüyorum. inşallah orta vadede bu işin yıllık katkısını Türkiye’ye katkısını 3 milyar dolara çıkarma hedefimizi arkadaşlarla koyduk. İnşallah orta vadede fındığın Türkiye’ye katkısı minimum 3 milyar dolar olacak şekilde biz bir plan ve programı hayata geçireceğiz. İnşallah tabi bunu da daha da ileriye taşıyıp, bu fiyattan da üstüne çıkmamız söz konusu dediklerimizin hepsini yaparsak. Ben tekrar çalıştaya katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.