Giresun Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitim Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünsal Pekdemir, Giresun’daki yapılaşmayı değerlendirdi.
Karadeniz sahil şeridinde olduğu gibi Giresun’da da vadi yataklarının yapılaşmaya açılmasından kaynaklanan ciddi sorunları beraberinde getirdiğini ve getirmeye açık olduğuna dikkat çekti.
1960’lı yıllarda yapılan imar planını 1990’lı yıllarda revize edilse de uygulanamadığını ileri süren Prof. Dr. Ünsal Pekdemir, “1950’li yıllarda şehirleşme sürecine giren Giresun’un bu yıllarda 20 bin nüfusu varken, bu tarihten sonra her sayımda 10 bin artışta olduğu görülüyor. Bugün ise nüfusu 100 bin civarında olan Giresun orta ölçekte bir şehir. Giresun komşu illeri gibi hızlı ve daha fazla şehirleşemese de şehirleşmekten kaynaklanan sorunları da beraberinde getirmiştir. Kıyıya paralel olarak gelişme göstermiş 15-20 kilometre uzunluğunda sahil şeridinde yerleşim meydana gelirken genişliği 500 metrededir. Bu araziden kaynaklanıyor. Araziden kaynaklanan sorunda beraberinde yapılaşma sorununu getirmiştir”dedi.
Giresun’da vadi yataklarına kurulan yerleşim yerlerinin tehlikeyi de beraberinde getirdiğini belirten Prof. Dr. Pekdemir, “Giresun’da güney, kuzey, doğu batı doğrultusunda bir çok akarsu vadisi bulunmaktadır. Bu akarsu vadileri yerleşime açmak çok zor. Bu yerel yönetimleri de zorlayan bir durum.Akarsu vadilerini yerleşime açtığınız takdirde daha önceden yaşandığı gibi geri dönüşümü olmayan can ve mal kayıplarına neden oluyor. Ancak arazi problemi olduğundan dolayı akarsu vadileri Giresun’da Aksu, Çıtlakkale, Baltama,Teyyaredüzü, Güre gibi küçük düzlüklerden oluşuyor. Buralar mecburen yerleşime açılıyor. Açıldığında da planlı açmak zorundasınız. Maalesef yerel yönetimler buralarda da etkili olamıyor. Bu vadi yataklarındaki yoğun yapılaşma
çarpık ve tehlikeli kentleşmeyi beraberinde getiriyor. Ayrıca bu vadi yatakları dolgu alanlarıdır ve buralara çok yüksek katlı binalar yapılıyor. Vadi yatağından kaynaklanan tehlikeler olduğu gibi Doğu Anadolu fay hattına da yakın bölgedeyiz ve Erzincan’da olan bir depremden etkilenmememiz söz konusu dahi olamaz. Bu nedenle bu gibi dolgu alanları daha alçak, güneye doğru ise daha yüksek binalar yer almalıdır. Giresun’un ilk imar planı 1930’lu yıllarda yapılmıştır ve eytinlik Mahallesi’nde görüldüğü gibi o dönemin yapısına göre hazırlanmıştır. İkinci imar planı ise 1960’lı yıllarda yapıldığı görülüyor. 1980’li ve 90’lı yıllarda ise imar planları revize edilse de uygulanmadığı görülüyor.”diye konuştu.