Bundan önce yazmis oldugum iki yazimda da daha çok bilgilendirme amaci gütmüstüm. Ancak bu defa gündemde ciddi anlamda yer tutan konularla ilgili kendi fikirlerimi sizlerle paylasmak istiyorum.
Siz bir kalemde, sirf Avrupa Birligi ugruna Kibris’ta esitlik ve bagimsizliktan vazgeçiyorum diyemezsiniz; ya da somut hiçbir sey elde etmeden Ermenistan ile olan sorunlarimizda biz ambargolari kaldiralim, sinirlari açalim, enerji isbirligine baslayalim diyemezsiniz; ya da Kürt meselesinde sirf sorun çözülsün diyerek dilinizden vazgeçip bu ülkeyi bölünmeye götüremezsiniz. Bende asil güvensizlik yaratan ise hükümetin bütün bu açilimlari Amerika Birlesik Devletleri Baskani’nin Türkiye ziyareti sirasinda sarf ettigi sözler üzerine yapiyor olmasi. “ Hangi istiklal vardir ki yabancilarin tavsiye ve tahlilleri ile yükselsin. Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemistir. “ Bu sözler M. Kemal Atatürk’e ait. En zor zamaninda nice telkinlerle Türk Milletinin basini egemeyenler belki simdi, o zamanlardakinden daha umutlu. Aslinda MHP ve CHP bu açimlar dis kaynakli derken çok da haksiz degildi. Hükümet telkinler üzerine hareket ettigi için, iste sirf bu yüzden toplumun tamaminin güvenini kazanamiyor. Keza bu millet imparatorluklar kurdu, kendi elleriyle yikti ama tekrar kurmasini da bildi. Bu, birçok kez oldugu gibi yine olacaktir. Bu sebeple insanlarimiz ezilmeyi, hor görülmeyi, kukla muamelesi görmeyi ve piyon olarak kullanilmayi hazmedemiyor. Bunlar bana, bize zor geliyor. Güneydoguda ki teröre karsin bundan 5-6 sene öncesine kadar Kürt halkinin tamami terörü ve teröristleri sahiplenmezken, bayraklar açilamazken, sloganlar atilamazken bu gün sayin demeden cümleye baslamak saygisizlik olarak adledilir oldu. Hakkari Belediye Baskani burasi Kürt sehridir ve burada memurdan baska Türk yoktur diyebilir ve belediye mallarina artik Kürtçe olarak “Hakkari Belediyesi” yazabilir oldu.
Ermenistan Cumhurbaskani Sarkisyan sinirlar açilmadan iki ülke arasinda yapilacak olan milli maça gelmem diyerek rest çekiyor, Güney Kibris Rum Yönetimi Hristofyas müzakerelere katilmaktan vazgeçerek rest çekiyor, DTP milletvekilleri mitinglerde açikça terörist basi ile müzakere yapilsin diyebiliyor. Hükümet ise bütün bunlara karsin açilim üstüne açilim yapiyor. Sanki biz, biz degiliz. Kibris’ta zulüm gören, diplomatlari yillarca araliksiz öldürülen, kardesleri Kafkaslar’da katledilen ve 30 yilda teröre 30.000 den fazla vatandasini kurban veren biz degiliz. En hassas konularimizda en ciddi tavizleri vererek varacagimiz yol bizi sadece uçuruma götürür.
Sayin Davutoglu Kibris, Ermeni ve Kürt sorunlarinin çözüldügünü hayal etmemizi istiyor. Güçlü, saygin ve özgüveni olan bir Türkiye için bunu hepimiz hayal ediyoruz. Keza bu sorunlarin tamami dis kaynakli olup, bölgemizde hakimiyet kurmak amaciyla yaratilan sorunlardir. Hepimizin üzerinde bu sorunlara tamamen art niyeti bir kenara birakarak ve tam anlamiyla birbirimize güvenerek yaklasma sorumlulugu var.
Neticede bu sürecin ülkemizin menfaatine yürüyecegi bilinirse, en sert muhalefet yapanlar da dahil olmak üzere ,herkes sürece katilacaktir. Keza basta da ifade etmeye çalistigim gibi süreçte ugranilacak kazalar bizi yaralarken yabancilarin menfaatine hizmet edecektir. Çözüm için ülke içinde ki gerekli güveni kazanmak ise hükümetin görevi, daha geç olmadan… Keza mesele mühim..