Uncategorized

Oryantalizm

Bu kelimeyi ilk duydugumuzda hemen hepimizin aklina “Oryantal” sözcügü gelir/gelecektir dogal olarak ve zihnimizde Göbek Dansi’ni çagristiracaktir. Ama maalesef bu bir bilim dalidir(!). Bir keresinde bu kavramin bir bilim dalinin(!) adi oldugunu söyledigimde bir ögrencim: “Kivirma Bilimi” diyerek ilginç bir yaklasim sergilemisti.  Gülüsmeler bittiginde biraz düsündüm ve bu tabirin aslinda hiç de yersiz olmadigi kanisina vardim. Evet -aslinda göbek dansiyla bir ilgisi yoktu belki ama, yine de- sonuçta ayni kapiya çikiyordu mecazi olarak.


Oryantal kelimesi Fransizca “Orient” kökünden gelir. Orient ise “Dogu” , “Günes’in dogdugu taraf,” demektir. Bu baglamda “Oryantal (Oriental)”; dogulu, doguya özgü olan demektir. Bizim ilk aklimiza gelen kavramla yaklasirsak; “dogulu dansi”, “doguya özgü dans” seklinde algilamak daha dogru olacaktir.


Ayni kelime kökeninden gelen, Oryantalizm ise Dogubilim (Os. Sarkiyat) anlamina gelir.


Bu bilim dali(!), Dünya tarihinin en ilginç deney alanina sahiptir.  Aslinda “bilim dali” olarak siniflandirmak, maymunu kral yapmaktan farksizdir. Bu durumun nedenlerini anlayabilmek için, neler yaptiklarina bakmak gerekir. Ne yapmistir bu bilim dali(!) ve ne yapmaktadir, neler yapmaya devam edecektir? Ögrencimin de söyledigi üzere; “kiviracaktir”.


Oryantalizmin deney alani, “Dogu”dur. Gerçi, bu deney alanina salt Islam cografyasi olarak yaklasanlar da vardir, -haksiz da sayilmazlar- ama yine de bu alani bu kadar daraltmak; Oryantalizmin mantigina ters düser. Çünkü tipki bir dansöz edasiyla, masadan masaya uçar gibi; cografyadan cografyaya, kültürden kültüre konmuslardir Oryantalist bilim adamlari.


Henüz yeterince anlasilir hale gelmediginin farkindayim. Devam edelim…


Oryantalizm nedir?


Oryantalizm; bilim kisvesi altinda doguya, dogululara, dogu kültürlerine, dogu dinlerine (yalnizca Islam’a degil), dogulu önderlere, dogu toplumlarina iftiralar atma, onlari asagilama, asagilik kompleksine sürükleme, hareketsiz ve kimildayamaz hale getirecek sosyo-psikolojik altyapiyi hazirlama ve yürürlüge koyma, kendine güvenemez hale dönüstürme sanatidir(!). Evet bir sanattir, çünkü maharet ister. Göbek Dansi ne kadar sanatsa o da o kadar sanattir. Kabul etmek gerekir ki; Göbek Dansi yetenek isidir.


Bir oryantalist (kendisine bilim adami(!) ünvanlari verilmistir çogu zaman), bir kitap yazar ve yayinlar. Dogu kültürüne de gerçekten de vakiftir;  iyi bilir, iyi tanir. Hatta dogu kültürünün/kültürlerinin ve toplumlarinin içinde uzun yillar yasamistir. Bu kitabi alir okursunuz. Tespitler dogrudur. Sasirirsiniz. Ama bu kitabin bir özelligi vardir; söyledigi ve herkesin dogru olarak algilayacagi 8 tane gerçegin yaninda size 2 tane büyük iftirayi, büyük yalani da gerçek diye yutturur. Olur size 10… Bazen bu 100 olur. Çünkü 99 tane gerçegi, aradaki bir yalani size yutturmak için yem olarak kullanacaktir. Evet sasirmayin. O bir tane yalani yutturmak için onbinlerce dolarlik, yüzbinlerce dolarlik bütçeler ayrilir. Kitaplar basilir, dagitilir…


Eksik ve hatali söyledik; geçmiste kaldi bunlar, artik daha kolay ve daha zahmetsizce yürütülüyor bu projeler. Internet var, televizyonlar var… Kitaba gerek yok. Yalanlari yutturmak da, tipki genetigi bozuk organizmalari yutturmak kadar kolay maalesef ve bir o kadar tehlikeli.


Neler yapmislar? Birkaç örnek verelim.


Günümüz biliminin verileri dogrultusunda toplumbilimciler; öznel örnekler disinda insanlik tarihinde -hele de karin doyurmak amaciyla- yamyamlik diye bir olgunun hiçbir zaman var olmadigini ispatladilar. Insan eti yiyenler elbette olmus; adamin birisi bir dagin basinda aç kalmis veya ruhsal dengesi bozukmus… Ya da savas sonrasi düsmanin bedeninden bir parçayi yemek bazi ilkel topluluklarda bir törenmis. Bu topluluklarin sayisi da zaten çok az ve amaçlari karin doyurmak degil. Ayrica bütün bu saydigimiz sinirli durumlarda sirf Afrika’ya özgü bir durum degil, Avrupa toplumlarinin geçmislerinde de mevcut. Öyleyse yamyam zenci iftirasi niye atilmis. Çok basit… Bu insanlari Afrika kitasindan gemilere doldurup, köle olarak Yeni Dünya’ya tasimanin siyasi açiklamasi olabilsin diye. Dikkat edelim; siyasi açiklamasi olsun diye… Yani bu insanlik disi uygulamaya karsi sesini yükseltecek olanlara karsi-sav olusturabilmek için…


Bir baska örnegi hepimiz çok iyi biliriz ve hatta inanir üzerine de savunma amaçli açiklamalar yapmaya çalisiriz. (Bastan söyleyelim; aslinda yoktur öyle bir sey.) Ne demistir Oryantalistler?: Ebubekir kizi Ayse, Hz. Muhammed ile evlendiginde 7 (yedi) yasindaydi. Bu yalani yukarida anlattigimiz teknikle yutturmuslardir. Artik kivran dur, mantikli açiklama bulmak için; Arap yarimadasinda kizlar erken balig olurmus, Hz. Peygamberin evlenmekteki amaci küçük yastaki genç kizlara tebligi ulastirabilmekmis falan… Halbuki, Hz. Peygamber ile evlendiginde 17 yasinda oldugu belgelerle ispatlanmistir. Sasirtici gelebilir ama Arap söyleyisi ile “Aise binti Ebubekr”in yasinin evlendiginde 17 olduguna dair bilgiler gerçekten de belge ile ispatlanmistir. Ne belgesi diyenler için söyleyelim; bu bilgi, o dönemde yazilmis bir mektupta yer almaktadir. (Genis açiklama Diyanet Isleri Baskanligi’nin kaynaklarinda mevcuttur.) Yani neredeyse bizdeki yasal yas sinirindadir. Bu belgeli ispata ragmen Islam toplumlari olarak bu tuzaga düsmüsüzdür hep birlikte.


Örnekler anlatmakla bitmez; Atatürk’e atilan iftiralar, Atatürk’ü din düsmani gibi gösteren uyduruk evraklar. (Oysaki; Atatürk, 1934 yilinda Hz.Muhammed’e hakaret eden oryantalist bir kitabi okuyarak, sinirlenmis ve kitabin Türkiye’ye sokulmasini yasaklamistir.) Hintli Lider Gandi’ye, Afrikali önderlere atilan iftiralar… Kuran’in ayetlerine yönelik yorum çarpitmalari… Dogu toplumlarinin yasayislarinin ve toplumsal hayatlarinin kasitli olarak yanlis aktarilmasi… Cinsel sapkinliklarin her türünün dogululara yakistirilmasi…


Elbette ki; “Dogu” sütten çikmis ak kasik degildir, dogu kültürlerinin de hatalari vardir, tarihte pek çok yanlisliklar yapilmistir, yapilmaya devam edilmektedir. Ama Bati’nin Dogu’ya söyleyecek lafi yoktur; birakin geçmis çaglari, yakin tarihte Emperyalizm denen olgu ile Dünyayi sömürmüslerdir ve sömürmeye de devam etmektedirler. Sonuçta kültürel ve dogal dengeler bozulmaktadir. Insan dogasi ve ruhsal yapisi bile anlasilmaz ve içinden çikilmaz bir hal almaktadir.


Oryantalizmin ipligini ilk olarak pazara çikaran, marifetlerini ortaya döken, 2003 yilinda ölmüs olan Filistin kökenli Edward Said’dir. Amerika’da profesörlük yapmis olan Said, Hiristiyan’dir; ancak doguya karsi yapilan tüm kültürel saldirilari bir bütün olarak algiladigi için Islam’i ve hatta diger dogu dinlerini ve kültürlerini daima tepkisel bir biçimde savunmustur. Bu alanda bir basyapit olan “Orientalisme (Oryantalizm)” adli kitabi bir ilktir.


***


Yazimizi, Oryantalist mantigin uzantisi olan, somut bir olaya dayali bir soruyla bitirelim: ABD, 2. Körfez Savasi’nda akilli füzeleri ile Bagdat’ta ilk olarak nereyi vurmustur?


Açiklama: Akilli füzeler (hedef olarak girilen koordinatlarin 50 metre uzagina düsünce patlamayan bu megatonluk bombalar) ile vurulduguna göre yanlislikla olmadigi kesindir.


Cevap: Bagdat Müzesi (Avrupa ve Asya’nin en kapsamli ve en büyük müzeleri arasinda ilk üçe giriyordu.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.