Uncategorized

PLAN YAPMAK

          Plan yapmak aslinda hayal kurmaya benzer. Plani farkli kilan sey net bir hedefin olmasi ve bu hedefe giden yoldaki ara basamaklarin ve olasi engellerin belirlenmesidir. Yani plan kurmak uzun süreli bir maceradir. Her ne kadar herkes bu cesarete ya da ufka sahip olmasa da bu yola girmeye cesaret edenler basarili olduklari takdirde, tarihte ayak izlerini birakirlar. Bu olumlu ya da olumsuz anlamda olabilir. Bunlari anlatiyorum çünkü aslinda birçogumuzun fark etmedigi sekilde siyasi bir degisim sürecinin içerisinde yasiyoruz. Bu degisim belki bazilarinin da dile getirdigi gibi rejim anlaminda ki bir degisimi ifade etmiyor olabilir. Ancak sistemsel açidan bir degisimin hedeflendigi açik.

            Bahsettigim degisime konu teskil eden basliklari kisaca siralamak gerekirse; ilk olarak devlet yapisi içerisinde erkeler ayriligi sistemini benimsemis olmamiza ragmen acaba su an uygulanan sistem bu mudur? Erkler ayriligi, bir diger adiyla kuvvetler ayriligi sistemi yasama, yürütme ve yargi kuvvetlerinin birbirinden ayri ve bagimsiz olarak hareket etmesi ve birbirlerini denetlemesi anlamina gelir. Hedef devlete verilen çesitli islevlerin tek elde toplanmasi yerine, karsilikli olarak birbirini frenleyen ve dengeleyen farkli organlara dagitilmasidir. Devlet otoritesi içerisinde gerek halkin korunmasi gerekse iktidarin otoritesinin sinirinin çizilmesi için yasa zorunludur ancak sorun onun baskici olmasinin önüne geçmektir. Bunun için yasanin olusturulma sürecini asamalara bölme ve her asamanin olusumunu farkli bir otoriteye vermek ihtiyaci dogar. Buna göre üç asama vardir; yasanin olusturulmasi, uygulanmasi ve uygulama sirasinda olusan uyusmazliklarin çözümlenmesi. Yani meclis yasama organini, hükümet yürütme organini temsil ederken diger organ ise yargidir.

            Teoride yasama ve yürütme birbiri ile ilintili olmasina karsin, yürütmenin teklif etmis oldugu yasalarin oylanmasi sirasinda meclis üyelerinin bagimsiz olarak kendi iradeleri dogrultusunda oylarini kullanmalari gerekir. Ancak bizde ki uygulamada bunun tam tersi bir yöntem söz konusu. Meclis, bir onay makami gibi hareket ederek kendisine sunulan bütün önerilere, hükümetin talepleri ve talimatlari dogrultusunda, onay kasesini basarak gönderiyor. Saat farki gözetmeden, tatile saatler kala yasalari meclisten çikarmaya devam ediyorlar. Bir anda ortaya atilan bir yasa degisikligi tasarisi üzerinde, millet vekilleri ne ölçüde kendi fikirlerini olusturup gece yarisi da oylarini kullanmislardir? Tasariyi kendi içlerinde mukayese edebilmisler miydi ya da hükümete tasari ile ilgili çekincelerini iletebilmisler miydi? Aslinda bahsettigimin degisimin ilk asamasi bu. Yasama ve yürütmenin birbirine karsi bagimsiz olmasi prensibi geride kalmis durumda.  Hükümet mecliste elde etmis oldugu sayisal üstünlügü mutlak kudret varsayarak hareket ederken çogulculugu gözardi ediyor. Çogulculuk fikirlerin, akimlarin, örgütlerin ve bireylerin çogulculugu anlamina gelir. Çogulculuk esasen çesitliligi ifade eder ve iktidar bu kudreti kullanirken bu toplumun çesitliligini de dikkate almak zorundadir.

            Peki yasanin uygulanmasi sirasinda olusan uyusmazliklarin çözümünde görev alan ve iktidari farkli alanlarda sinirlandiran, yargi organinin bagimsizligi ne durumda? Bu konuda iktidarin yeni önerisi siyasal güçleri anayasal çizgide tutmakta basrolü oynayan, kanunlarin  sekil ve esas yönünden Anayasa ya uygunlugunu denetleyen, Yüce Divan sifatiyla Cumhurbaskanini, Bakanlar Kurulu üyelerini, yüksek mahkemelerin baskan ve üyelerini yargilayan, yasama dokunulmazliginin kaldirilmasina iliskin kararlarin iptaline karar veren ve parti kapatma davalarina bakmakla görevli olan Anayasa Mahkemesi nin üyelerinin, meclis üyeleri tarafindan seçilmesi. Dolayisiyla mahkeme üyeleri, kendilerini seçenleri yargilamak ve onlarin islemleri hakkinda karar vermek zorunda kalacak. Böyle bir yapilanma içerisinde yarginin bagimsiz olabilecegini düsünmek hayli zor olacaktir.

            Sistem degisikliginin sinyalini veren bir diger adim, 2007 yilinda Cumhurbaskaninin seçimi usulüne iliskin yapilan referandumla atildi. Yedi maddelik referandum paketiyle Cumhurbaskani nin halk tarafindan seçilmesi, meshur 367 krizinin önüne geçmek amaciyla meclis toplanti ve karar yeter sayisinda yapilan degisiklik ile bunlara iliskin yasal düzenlemeler, tümüyle oylanmak sartiyla halk oyuna sunuldu. Yani maddelerden herhangi biri hosunuza gitmese bile onun hakkinda ayri oy kullanamiyordunuz. Böylece hayir oyu vereceklerin sayisi azaltildi ve paket kabul edildi. Artik Cumhurbaskani ni 5 yilda bir halk seçecek. Genel seçimler ise 4 yilda bir yapilacak. Neticede Cumhurbaskani ve Basbakan olmak üzere halk tarafindan seçilen lider konumda iki ayri yönetici olacak ve çift basliligin yaratacagi krizler göz ardi edilebilecek sonuçlar dogurmayacaktir. Iste tam bu noktada bu gün ki iktidar, bu sikintilari gidermek amaciyla benimsemis oldugumuz parlamenter sistemden Amerika Birlesik Devletleri nin de uygulamakta oldugu baskanlik sistemine geçisi saglayacaktir. Baskanlik sisteminin iki temel ögesi vardir. Bunlardan ilki devlet baskaninin belli bir süre için halk tarafindan seçilmesidir. Ikinci temel öge ise yürütme organinin, yani devlet baskaninin, parlamento tarafindan azledilememesidir. Kisaca baskanlik sisteminde, parlamenter sisteme oranla, çok daha güçlü ve bagimsiz bir yürütme organi mevcut olup, onu cazip kilan da budur.

            Yukarida bahsettigim üzere iktidari denetleyen ve onu Anayasal çizgide tutan Anayasa Mahkemesinin yeniden yapilandirilmasinin da tamamlanmasiyla süreç sona yaklasacaktir. Hatirlanirsa Sayin Basbakan geçtigimiz aylarda bir dönem sonra parti liderligini birakacagini beyan etmis ve bu kendisinin gözünün Cumhurbaskanliginda oldugu yönünde yorumlanmisti. Bahsettigim yapi içerisinde olusturulacak olan bir baskanlik sisteminde devlet baskani son derece otoriter bir yapiya ve denetlenmesi mümkün olmayan yetkilere haiz olacaktir. Bu makama gelecek olan kisi bütün otoriteyi elinde tutarken aslinda bagimsiz olmasi gereken ve uygulamada sadece bir onay makami gibi hareket eden parlamentodan da istedigi yasalari geçirebilecektir.
 
            Yapilmasi muhtemel bu degisiklik toplum için daha mi faydali olur, refah düzeyi yükselir mi ya da insanlar daha mi mutlu olur bilemem ancak islerin hayalden öteye geçtigi ve belirli bir mesafenin kat edildigi asikar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.