DÜNYAEĞİTİM

PRF.DR.AYGÜN ATTAR’DAN FRANSA’YA TEPKİ

aygünattar

Giresun Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prf.Dr. Aytül Attar Soy Kırım Yasa Tasarısı’nın Fansa’da kabul edilmesi nedeniyle bir basın toplantısı düzenledi.

giresununiversitesiaygunattar

Fransa’da, Patrick Deveciyan tarafından Mayıs 2006 da meclise sunulan fakat cumhurbaşkanı Chirac tarafından senatoya sevk edilmeyen sözde Ermeni soykırımını inkarı suç sayan yasa tasarısı Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından tekrar gündeme getirilmiş ve söz konusu yasa önce parlamentoda sonra da senatoda 23 Ocak 2012 günü hukuku hiçe sayan milletvekilleri tarafından kabul edilmiştir.

Fransa Senatosu, 1915 olaylarını “soykırım” olarak kabul etmeyenleri hapis ve para cezasına çarptırmayı öngören yasa teklifini dün çoğu vekaletle kullanılan 86’ya karşı 127 oyla onayladı. 7.5 saat süren görüşmede şanlı Türk tarihi olaylar ile ilgili olmayan üçüncü bir ülke tarafından yargılandı. Anayasa Komisyonu Başkanı Jean-Pierre Sueur, “Parlamentolar tarih yazamaz” dedi. 60 kadar senatörün katıldığı oylamada yasayı onaylayan karar ‘vekalet oylar’la alındı. Parlamento ile İlişkilerden Sorumlu Fransız Bakan Patrick Ollier, yüz karası olan bu yasayı adeta hükümetin hazırladığı bir yasa tasarısıymış gibi ölümüne savunarak hukukun siyasete alet edilmesinin örneğini sergilemiştir.

Her nedense Fransa 1919’da Kurtuluş Savaşı sırasında Doğu Akdeniz’deki illerimizi işgal ederken Anadolu topraklarında kurulacak Ermenistan vaadi ile aldatarak kendi yanına çektiği işbirlikçi Ermenilerin yerel halka yaptıkları katliama ortak olmasına rağmen 1915 olaylarıyla ilgili yargısız infaz uygulama hakkını kendisinde görmektedir. Fransa şimdi Kurtuluş savaşı sonunda Anadolu’yu terk etmek zorunda kalan Ermenilere karşı vicdanını rahatlatmak için, bu yasayı çıkararak vefa borcunu ödemektedir.

Bu işin arkasında 1789 Fransız Devrimi yıllarında Anadolu’dan ciddi miktarda paralar götürerek ‘Büyük Ermenistan’ iddiaları için yatırım yapıp, Lobi kurup Milliyetçilik faaliyetlerini yürüten ve siyaseti yönlendirecek kadar güçlü sermayeye sahip Ermeni Diasporası ve onların ticari hesapları vardır. Fransa Ermenistan halkının yönetimine de karışmakta ve halkın istediği değil Diasporanın istediği kişileri orada yönetime getirmek istemektedir. İşin içinde “mazlum, masum halkların hakları, kanayan yaraların iyileştirilmesi değil” para ve siyasetin ortak hareketi vardır.

Fransız parlamenterlerin ve cumhurbaşkanı Sarkozy’nin davranışları tam anlamıyla haddini bilmezliktir. Sarkozy, böyle bir yasayı önümüzdeki Mayıs ayında Fransa’da yapılacak seçimde 500 bine yakın Ermeni’nin oyunu almak için malzeme olarak kullanmaktadır. Fransa’nın yapmak istediği, 1915’te yaşandığı iddia edilen sözde soykırımla ilgili bir icraat değildir. Fransa Türkiye’nin bulunduğu stratejik konum ve Ortadoğu coğrafyasında son dönemdeki başarılı politikalarından rahatsızlık duymakta olup bu nedenle Ermeni soykırımı iddiaları üzerinden strateji geliştirmektedir.

Refah içinde yaşayan Ermenileri kendi mezhebine çekmek için gerçekleştirdiği kirli oyunları ve tacize varan uygulamaları ile bıktıran bu etnik grubun, tebaası olduğu Osmanlı devletinden yardım talep eden şikayet dilekçeleri Fransa’nın gerçek yüzünün belgeleri olarak arşivlerimizde bulunmaktadır. Fransız meclisi milletlerin tarihi geçmişlerini araştıracaksa işe bu belgelerde gizlenmiş kirli geçmişi ile yüzleşmekle başlamalı ve sömürmeye alışmış genlerini terbiye etmelidir.

19. asrın sonlarından itibaren başlayan Ermeni olaylarını, 1915 tehcirini ve daha sonraki gelişmeleri gösteren en önemli vesikalar hâlen Osmanlı Arşivi’nde muhafaza edilmektedir ve Ermeni araştırmacıları dahil herkese açıktır. TTK bünyesinde 2003’te kurduğu ‘Ermeni Masası’nda, ‘Ermeni Meselesi’ ilk defa bilimsel olarak araştırılmaya başlanmıştır. Burada görevlendirilen ilim adamları, Ermeni sorununu, sadece Osmanlı Arşivi’nden değil, Amerikan Millî Arşivleri, Kongre Kütüphanesi Arşivleri, İngiliz Arşivleri, BM Arşivleri, Harvard Üniversitesi Misyoner Arşivleri, Near East Relief Arşivleri, Alman Devlet Arşivi ve bizzat tarafımca Rus arşivleri tek tek incelenmiştir. Bu belgelerin bize gösterdiği söz konusu o yıllarda ortak acılar yaşanmıştır ancak soykırım asla!

Fransa parlamentosunda kabul edilen yasa özgür düşünceye, insan haklarına ve bilime vurulmuş bir darbe, tarihin tartışmaya açılmasını engelleyen, hiçbir hak ve hukuka sığmayan bir olaydır. Nitekim bu yasa Fransa Anayasası’nın “fikir ve ifade özgürlüğünü” öngören 34’üncü maddesine aykırıdır. 34’üncü madde aynı zamanda parlamentonun tarihi olaylar hakkında yasa çıkarmasının önünde de engel teşkil etmektedir. Bu bağlamda yasa, düşünce ve ifade özgürlüğüne kısıtlama getirmesi nedeniyle araştırmacıların ve eğitim görevlilerinin tarihi sorgulama yolundaki araştırmalarına de engel teşkil edebilecektir.

Fransa,1992 yılında kurulmuş olan AGİT Minsk Grubu’nda ABD ve Rusya ile birlikte eş başkanlık görevini yürütmesine rağmen Karabağ’daki hukuksuzluk konusunda bir gelişme olmamasının da baş sorumlularından birisidir. Fransa senatosunda kabul ettiği bu yasa ile tarafsızlığını kaybetmiştir ve bu nedenle AGİT Minsk Grubu’ndaki eş başkanlık görevinden derhal çekilmelidir. Nitekim söz konusu yasa tasarısının Fransız parlamentosunda onaylanmasından hemen sonra bu talebimi içeren bir yazı hazırlayarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a gönderdim. Konunun takipçisi olmaya ısrarla devam edeceğim.

Bu konu ile ilgili Azerbaycan kamuoyuna müracaatım da büyük yankı uyandırmış, Azerbaycan halkında bununla ilgili büyük bir destek kampanyası başlamıştır. Azerbaycan kökenli bir Türk vatandaşı olarak belirtmem gerekiyor ki Fransız senatosunda kabul edilen bu yasa tasarısına karşı Azerbaycan devleti Türkiye ile ortak hareket etmeli, kesinlikle taviz vermemelidir. Çünkü her zaman ve her konuda Azerbaycan’a yürekten destek veren, onun kederini keder, sevincini sevinç olarak gören, bağımsızlığının devam etmesi için canını, kanını dahi esirgemeyen Türk halkı öncelikli desteği gardaştan beklemektedir. “Bir millet iki devlet” söylemi bunu gerektirmekte, Türkiye ve Azerbaycan’ın ortak çıkarları da birlikte hareket etmenin kaçınılmaz olduğunu ortaya koymaktadır. Bu tavrımızla 2015 yılına bu türden hazırlık yapan diğer devletlerin önünü de kesmiş olacağız.

Sarkozy’nin bir sonraki hamlesi kendi parlamentosundan geçirdiği bu yasayı Avrupa Birliği’ne de taşımaktır. Böylelikle herkesin Türkiye Soykırım yaptı demesi ve sözde soykırımı inkar edenlerin ceza alması amaçlandığı gibi her fırsatta Türkiye’nin AB’ye alınmasına karşı olduğunu dile getiren Fransa bir taşla iki kuş vurmaya çalışmaktadır.

Her ne kadar bu yasanın uygulanabilirliği ciddi bir şekilde tartışılsa da alınan karar ülkemizin, devletimizin prestijinin sarsılması anlamında kabul edilmezdir. Yoksa ki 100 bin kişi Fransa’da “soykırım yok dese ceza mı verecekler veya binlerce insanı hapse mi atacaklar? Soykırımın olmadığına inanan 500 binden fazla Fransalı Türk bu yasa gereğince halihazırda suçlu konumunda mıdır?” Görüldüğü gibi senatoda kabul edilen bu yasa tasarısı, mesnetsiz içeriği tartışmalı ve Fransız devleti açısından siyasi intihar olmanın ötesinde bir şey değildir. Küçük siyasi hesaplar uğruna alelacele kabul edilen bu yasa tasarısının Fransa’ya hiçbir şey kazandırmadığı aşikardır. Düşünce özgürlüğünün savunuculuğu ile böbürlenen Fransız halkına çok şey kaybettirdiği ise tartışılmazdır. Bu nedenlerden dolayı tasarının anayasa mahkemesince iptali için 60 sağduyu senatörün bulunacağına ilişkin ümidim devam etmektedir.

Bize düşen akılcı bir şekilde, tarihi belgeleri ortaya koyarak bununla mücadele etmek ve sözde soykırımın 100. Yılı olan 2015 yılına kadar uzun dönemli bir strateji geliştirmektir. Bu konuda ciddi görevler üstlenmesi gereken bilim camiası akademik nezaket içerisinde aynı zamanda cesur bir şekilde tarih konuşmaktan kaçınmamalıdır. Kanımca Yakın vadede ise yapılması gereken, alt yapıdan yoksun, içeriği çelişkilerle dolu olan bu yasa tasarısının işlevsizliğini ortaya koyacak girişimlerde bulunmalıyız. Mesela şahıs olarak yapmayı düşündüğüm soykırımın olmadığını bilimsel verilerle ortaya koyacağım bir konferansı en kısa zamanda Fransa’da gerçekleştirmektir.

Prof.Dr.Aygün ATTAR
Giresun Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölüm Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.