Miraç Kandilini Idrak Edecegiz

8 Temmuz 2010 Persembe gününü Cuma gününe baglayan gece, mukaddes bir yolculugun ve manevi bir yükselisin ifadesi olan ve pek çok ilahi lütuf ve ihsanla dolu Miraç Kandilini idrak edecegiz.

 

Peygamber Efendimiz (sav)’in insanligi Islâm’a davet sürecinin en zor yillarinda bir gece Mescid-i Aksâ’ya, oradan da semaya yaptigi pek çok ilahi hikmet, sir ve bereketi içinde barindiran bu yolculuk, Peygamber Efendimiz (sav) için zaman ve mekanin da sahibi Yüce Mevlâ’nin sonsuz kudretini müsahede etme ve onun destegine mazhar olarak risalet görevinde manevi güç kazanma vesilesi, müslümanlar için ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e bagliligi pekistiren bir sinav olmustur. Nitekim Isra suresinin ilk ayetinde bu kutlu yolculugun ilk asamasi söyle dile getirilmektedir: “Kendisine ayetlerimizden bir kismini gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdigimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’in sani yücedir. Hiç süphesiz o, hakkiyla isitendir, hakkiyla görendir.”

 

Yüce Allah tarafindan alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz Muhammed Mustafa (sav)’nin, Cenab-i Hakk’in yüksek huzuruna kabulü anlamina gelen ve varligin özüne ve anlamina yolculugu ifade eden Isrâ ve Miraç, Peygamberimizin sahsinda insanligin önüne açilan sinirsiz bir yükselis ufkudur. Miracin özünde her türlü kötülükten arinma, insanligin yararina degerler üretme, fedakârlik, paylasma, sorumluluk, zamanin önemini kavrama ve ilahî emirlere teslimiyet göstererek tertemiz bir kulluga ve yüce mertebelere erisme vardir.  Dolayisiyla Miraç hadisesi bizlere, insanin, ilahî rizaya ulastiginda idraki zorlayan nice üst derecelere yükselebilecegini, dünyevi ortamdan siyrilarak mana âleminde yükselmenin, ilahî rahmet ve huzura erismenin ancak gönül ve ruh temizliginden, ahlakî erdemlerle bütünlesmekten, her seyin sahibi olan Yüce Allah’a baglilik ve boyun egmeden geçecegini de hatirlatir.

 

Yine Miraç hadisesinden ögreniyoruz ki, kiyamete kadar bütün Müslümanlarin bu manevî tecrübe ve yükselisi kendi hayatlarina tasima imkani mevcuttur. Zira bizzat Sevgili Peygamberimiz (sav) tarafindan “mü’minlerin miraci olarak” nitelenen, Islam’in temel ibadetlerinden biri olan ve iç dünyamizdaki yükselisi ve arinmayi ifade eden namaz hepimize bu imkani saglamaktadir. Çünkü mü min, namazda Rabbinin huzurunda durarak, sadece O na kulluk etme ve sadece O ndan yardim isteme  firsati bulur. Namazda sadece bedeni ile degil özüyle, gönlüyle, duygu ve düsüncesiyle Allah’a yönelen ve Rabbi ile bas basa kalmanin mutlulugunu yakalayan,  daima O’nun gözetimi ve destegi altinda oldugunu hatirindan hiç çikarmayan mü’min, Rabbi ile bas basa kalmanin mutlulugunu yakalayacak ve bu bilinçle hayatina farkli bir anlam yükleyecek, bireysel ve toplumsal iliskilerinde her zaman Allah’in huzurunda ve gözetiminde oldugu inanciyla daha dikkatli, titiz ve sorumlu bir tavir sergileyerek olgun mü’min olma yolunda önemli mesafeler katedecektir. Dolayisiyla namaz, dost dogru kilindiginda, iç dünyamizdaki manevi yükselisi ve arinmamizi saglayarak inancimizla yasantimizi birlestirecek, bilinç düzeyimizi yükseltecek ve böylece bizi kötülüklerden alikoyacaktir. Nitekim “(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunani oku, namazi da dosdogru kil. Çünkü namaz, insani hayasizliktan ve kötülükten alikor. Allah’i sürekli hatirda tutmak ve O’nun lütuf ve murakabesi altinda oldugumuz bilincini diri tutmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptiklarinizi biliyor.” (Ankebut, 29/45) ayeti bu hususu açikça vurgulamaktadir.

 

Mübarek Ramazan ayina adim adim yaklastigimiz ve mübarek gün ve gecelerin yogun olarak bulundugu bu günlerde, Kur’an’in nüzulünün 1400. yili olmasini da bir firsat bilerek Kur’an’la daha çok bulusma hususunda daha fazla gayret göstermemiz gerektigini bir kez daha hatirlatmak istiyorum. Toplumun ve birey olarak kendimizin iç huzura kavusmasi, sen ben kavgasinin ve her türlü ayrimciligin ve dislamanin ortadan kalkmasi, gönül dünyamizda huzura, insani iliskilerimizde olgunluga, toplum hayatinda baris ve esenlige erisebilmek için Kur’an’i dogru bir sekilde anlamali, anlatmali, kendimize rehber edinmeli ve hayatimiza tatbik etmeliyiz. Ahlaki ve manevi sagligimizi tehdit eden, insani iliskilerimizi ve sosyal ödevlerimizi zayiflatan onca iç ve dis etkinin altinda bunaldigimiz günümüzde, Kur’an-i Kerim’in Isra hadisesinden ismini alan suresinde yer alan su ilahi prensipleri hatirlamakta da fayda görüyorum: “Allah a ortak kosma, yalniz O na inanip yalniz O na ibadet et, ana-babaya iyi davran, akrabaya, yoksula, yolda kalmis kimseye haklarini ver, cimrilik yapma, müsrif ya da savurgan da olma, açlik korkusu ve geçim kaygisi ile çocuklari öldürme, zinaya yaklasma, cana kiyma, yetimin malina el uzatma, verdigin sözü yerine getir, ölçerken ve tartarken eksiklik ve noksanlik yapma, hakkinda kesin bilgi sahibi olmadigin seyin pesine düsme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme, kibirlenme ve gururlanma. Bütün bu sayilanlar Yüce Yaratanin katinda sevimsiz ve çirkin davranislardir.” (Isra, 17/22-38)  Unutmayalim ki, inanç, ahlak ve maneviyat dünyamizin, baris ve huzur içinde birlikte yasamamizin vazgeçilmez degerlerine isaret eden bu ilahi buyruklari yasamak ve yasatmak, bizlere miracin manevi atmosferini günümüzde de hem fert hem de toplu olarak teneffüs etme imkani saglayacaktir.

 

Bunalan ruhlara, manevî hayatin ihmaliyle daralan ve katilasan kalplere bu gecenin huzur getirmesi dilegiyle aziz milletimizin ve bütün Müslüman kardeslerimizin Miraç Kandilini tebrik ediyor, bu mübarek gecede Yüce Mevla’ya açilan ellerin ve yapilan dualarin, bütün Islam aleminin birlik, dirlik ve beraberligine, insanligin hidayetine vesile olmasini, basta yakin çevremiz ile Isrâ ve Miraç mucizesinin cereyan ettigi kutsal topraklar olmak üzere bütün dünyada hak ihlallerinin sona ermesini, aci ve göz yasinin, siddet ve umutsuzlugun yerini kalici bir huzur ve barisin almasini Cenab-i Hak’tan niyaz ediyorum.

 

Prof. Dr. Ali BARDAKOGLU
Diyanet Isleri Baskani